19 Şubat 2021 Cuma

Kendimizi Ne Kadar Tanıyoruz?





Benim işim gücüm kendimi incelemek: Yapacak başka işim de yok zaten. 

Bakıyorum da öyle çürük taraflarım var ki söylemeye zor varıyor dilim. 

Sağlam neyim var? Her an sendeleyip düşebilirim. 

Gözlerim bir şöyle görüyor, bir böyle. Açken başka adamım sanki, yemekten sonra başka. 

Keyfim yerindeyse, hava da güzelse kötü kişi değilim: Ama bir şey canımı yakmaya görsün, asık suratlı, aksi, yanına yaklaşılmaz bir adam olurum. 

Aynı atın yürüyüşü bir rahat gelir bana, bir rahatsız; aynı yolu bir uzun bulurum, bir kısa; aynı biçim bir hoşuma gider, bir zıddıma. 

Bir gün her işe yatkınım, bir başka gün hiçbir şey gelmez elimden. 

Bugün sevindiğim şeye yarın üzülebilirim. 

İçimde durmadan değişen, ele avuca sığmayan bir sürü duygu. 

Kara kara düşünceler, derken bir öfke; ağlamaklı bir haldeyken, birdenbire taşkın bir sevinç. 

Kitapları karıştırırken bakarım, dün içinde türlü güzellikler bulduğum, oldukça coştuğum bir yer bugün bir şey demez olmuş bana: Eviririm, çeviririm, orasını burasını okurum, nafile: O sayfalar boşalmış, yabancılaşmıştır artık benim için. 

Kendi yazılarımda bile her zaman, ilk duyduğum düşündüğüm şeyleri bulamam. Burada ne demek istemişim acaba derim; değiştiririm çok kez ve yitirdiğim ilk anlamın yerine ondan değersiz bir yenisini koyduğum olur. Aynı yolda bir gider bir gelirim: Düşüncem her zaman ileri götürmüyor beni; bir o yana, bir bu yana yalpalıyor, gelişigüzel. “

Bugün karşıma çıkan bu satırlarda, içinde kendimi bulduğum ve yalnız hissetmediğim harika bir anlatımla karşılaştım. Montaigne’in ‘Denemeler’ kitabından kendine olan yolculuğu, acılarını ve bunlar karşısındaki duruşunu çok güzel anlatmış. Tam bir hayat dersi niteliğinde başucu kitabı.

Başımıza gelen olaylar karşısında ya da ilişki kırılmalarında en güzel yapılan şey karşı tarafı suçlamaktır.

Çok az kişi, kendisine dönüp “acaba ben mi hatalıyım” der. 

O yıllarda Montaigne altı yaşına kadar çok rahat ve tamamen istekleri doğrultusunda eğitim almış.

Okula başladığında ise ezberinin iyi olmaması ve baskıcı eğitim düzeni onu rahatsız etmiş, buna rağmen ailesi, Alman eğitmenler tarafından iyi bir eğitim aldırmış onu yönlendirmişti.

Bir bilgiyi ezberlemenin o kişiyi bilgili yapmadığını, o kişinin sadece hafızasının iyi olduğunu savunmuştu.  Kendisinin ezber sorununu da lehine bir özellik olarak düşünmüş, tek bir düşüncenin peşinden koşmadığını ve yeni arayışlarla kendisini geliştirdiğini dile getirmişti.

Sadece ezbere yaşayan insanları düşününce ne kadar doğru bir tespit.

Körü körüne dayatılanlara razı olmak ve beynini kullanmamaktı ezbercilik.

16. yüzyılda yaşamış ama bugünün ön görülerine sahip, yaşadığı acıları ders niteliğinde görmüş, merhametini, kendi inançları ve idolleri yüzünden başka hayatları yok eden kişilerden men etmişti. 

Bunlardan yola çıkarak…

İçindeki insan sevgisi bile adaletli bir duruş sergilemiş, özgürlükten ve dayanışmadan yana olmuş bir öğreticiyi tanıdım.

İnsan önce kendisini tanıyıp artıları eksileriyle kabul etmeli, önceliklerinde bile kendisi olmalı! Başkasını terbiye etmeden ilk kendini etmeli. Yani insanın bütün yolları önce kendisine çıkmalı. O zaman hayat daha yaşanabilir hale gelebilir.

Çünkü sorun sen de değil ben de!

Sevgiyle Kalın

Belgin Baykal



Konuşmamız Gerek

  Kendime bir hedef koymuştum. 3 tane kitap yazıp zirvede bırakacağım diye.) Aynen de verdiğim sözü tuttum. Yeni bir kitapla tekrar karşınız...