30 Temmuz 2013 Salı

Paspas Altı Anahtar









    Geçen gün gözüme bu cümle çarptı ve üzerinde yazı yazacak kadar düşündüm.
    "Anahtar gibi sadece kaybolduğunda aranan biri olmak istemiyorsan; 'nasıl olsa
    paspasın altındadır' rahatlığını vermeyeceksin kimseye…"
    İnsan doğası gerçekten çok nankör…
    Amacına ulaşmak için verdiği çabayı, daha sonrasında verme ihtiyacında bile hissetmiyor…
    Ama hep bekliyor! Arasın, sorsun, değer versin, sevsin, gelsin, gitsin vs.
    İş vermeye geldiği zaman, kendisini daha kıymetli görüyor ve gerek duymuyor.
    Çünkü karşısındakini “paspasın altına bırakılmış anahtar” gibi görüyor.
    Her zaman emrine amade ve orada!
    Karşı tarafa bu güveni de maalesef paspas altında hep hazır bulunan “Anahtar” veriyor yani bizler.
    Çünkü hep orada, aranıldığında bulunacak yerde.
    Hiçbir zaman kaybolmamış ve ev sahibine sadık kalmış. Yerini beğenen begonya çiçeği gibi…
    Peki! Bunun doğrusu nedir?
    İnsan hayatında güvenilir ve sağlam olmak, değer görmemek mi demektir!
    Her zaman karşı tarafa kaybolma hissi vermek, ilişkiyi güvensiz hale getirmez mi?
    Neden bu tarz ilişkilere hep strateji gerekir?
    Neden insanlar düzgün giden ilişkilerden hoşlanmazlar?
    İçlerinden hep yıpratıcı ve yorucu ilişkileri tercih ederler.

    Monotonluk mu? Yoksa huzur mudur insanı dağıtan? 

    Her şey güzel giderken iki taraftan birine çok gelir bazı şeyler.
    Harcayacak bir şey arar ve en çabuk aklına gelen paspasın altındaki anahtardır.
    Bilir ki! O her aradığında yanında olmuştur. Ona gidecek güvensizliği vermemiştir.

    O zaman değersizliği de hak etmiştir.

    Hayatında her daim yanında olmanın bedelini ödeyecektir.

    Ne kadar acımasızca kurulmuş düzen değil mi?

    Dengesizlik ve tutarsızlıklar üzerine.

    Yalanlarla dolanlarla, kendi kendini aldatan insanlarla…

    Geçen gün bir arkadaşımla uzun sohbet ettik. Uzun süreli çok güzel giden 
    ilişkisini sadece sıkıldığı için sonlandırmış. 

    Her yönden anlaştıklarını ballandıra ballandıra anlattı. 

    Anlatırken hem özlem hem pişmanlık hem de özgür olmanın mutluluğu vardı gözlerinde.

    Bu üç duyguyu yaşarken, sağlıklı bir ilişki yaşayamıyordu belli ki.

    Her şeyin çok güzel olduğunu, birlikte birçok ortak yönlerinin olduğunu ama bitmesi

    gerektiğini söyledi.

    Çünkü kendisini çok kıskaç altında hissetmiş.

    Sonuçta, ikisi de ilişki konusunda olgunlaşmış, 

    birer evlilik atlatmış ve aradıklarını gerçekten 

    birbirlerinde bulmuş kişilerdi bana göre.

    Aralarında bitmesini gerektiren hiçbir şey

    göremedim. Ama o kendisini bir türlü o mükemmel giden ilişkisine sığdıramamıştı.

    Hal böyle olunca; ister istemez düşünüyorsun…

    İnsanlara batan şey nedir diye?

    Neden bu hale geliyorlar?

    Gerçekten de rahat mı batıyor kişilere.

    “Aradığımı bulamıyorum” diye söylenip 

    gezerken, bulduklarında neden çabucak tüketiyorlar güzel olan şeyleri.

    İnsanın bulduğu güzelliklere sahip çıkması gerekir.

    En önemlisi ne istediğini bilmesi!

    Eğer kendilerini ilişki yaşayacak ya da yürütecek potansiyelde görmüyorlarsa,

    ilişkiden uzak durmalı ya da kendileri gibi olan kişilerle bir araya gelmeliler.

    “Paspas altında anahtar” olmak kötü bir şey değil. Kötü olan, anahtarı her zaman aynı yerde

    bulanın ona gösteremediği sadakat ve özen olmalı…

    Siz siz olun! ilişkiyi oldurmaya çalışmayın. 

    Olmayan şey hiçbir zaman olmaz!

    Kendinizi değerli görün ve size rahatsızlık veren 

    her türlü ilişkiden kurtulun.

    İlişkiler iki kişiliktir müstakil değil, İki tarafında 

    özverisiyle yürür.

    Özverinin bittiği yerde, ilişki de biter.


    Sevgilerimle

    Belgin Baykal

    Hiç yorum yok:

    Konuşmamız Gerek

      Kendime bir hedef koymuştum. 3 tane kitap yazıp zirvede bırakacağım diye.) Aynen de verdiğim sözü tuttum. Yeni bir kitapla tekrar karşınız...