30 Temmuz 2013 Salı

Haksız Kazanç Değil mi?








Hepimizin hayallerinde rahat bir hayat sürmek yatar.

Eziyetsiz ve kendi ihtiyaçlarımızı rahatça karşılayacak şekilde.

Ama bundan daha fazlası bizi şaşırtabilir.

Medyadan ve haberlerden takip ettiğim kadarıyla gerçekten çok büyük rakamlarla anlaşmalar imzalanıyor.

Bu eşitsizliklere tepki vermemek elde değil.
Bir futbol transferi gerçekleştiriliyor, kulübün 
bütçesinin büyük bir kısmı oyuncuya aktarılıyor.
Dizi, film ya da reklam filmleri için yapılan anlaşmalarda başrol oyuncularına ödenen paralar nefes kesiyor.
Peki! Neden? Bu kadar büyük paralar ödeniyor bu kişilere?
Bu piyasayı kim bu hale getiriyor?
Neye göre hesaplama yapılıyor ödemelerde?
“Bu kadar rakam vermişler, biz iki katını verelim kaçırmayalım” şeklinde mi planlanıyor?
Müzayedeye mi açılıyor bu anlaşmalar acaba?
Futboldaki başarılı bir oyuncuyu düşünün; mahallesinde top koştururken hayalleri bu kadar büyük müydü sizce?

Dizi ve film oyuncuları da aynı şekilde, çok mağduriyet dolu günlerin arkasından biranda hayatları hazmedilmesi zor bir şekilde değişiyor ve paralarını nereye harcayacaklarını şaşıracak duruma geliyorlar. 
Kişiye verdiği zarar psikolojik ve egoya dayalı…
Kuruma verdiği zarar ise maddi olarak yapılması gereken birçok projenin içinde yer alamamak olabilir.

Bu üne kavuşanların hayatları medyada öyle bir dile getiriliyor ki herkes futbolcu, oyuncu, manken olmanın peşine düşer oldu.


Normal bir kurumda 20 sene üzeri hizmet etmiş kişiye ödenen kıdem tazminatı ile bir ev bile alamazken, bu kişilere ödenen uçuk rakamlar gerçekten çok abartılı.
Bu tamamen arz-talep ilişkisi…
Sizin verdiğiniz rakamlar piyasayı hareketlendiriyor ve zorluyor.
Herkes tutarlı bir duruş sergilese ve prensipli olsa bu astronomik rakamlar dönmez ortada.
Tüm dünya bu olaya teslim olmuş durumda.
Milli piyangoda ya da diğer şans oyunlarında bir kişiye büyük ikramiyeyi kazandırmak gibi. Oysa birçok paya bölünse ne çok insan faydalanabilir.

Bu rakamı bugüne kadar bu seviyelere çıkartmasalardı, anlaşma piyasaları böyle olmayacaktı.
Verdiğiniz makul rakamları kabul edeceklerdi.
Ünlü evi, ünlü arabası, ünlü kıyafetleri diye bir trend oluştu.
İnsanlar parasını ona göre harcamaya başladı.
“Zenginin malı züğürdün çenesini yorar” diye bir atasözü
vardır.
Gerçekten de bu uçuk rakamlar sadece bizim çenemizi
yormakla kalmıyor, çocuklarımızın da bakış açılarını değiştiriyor.

O kadar zor şartlarda para kazanan insanlar başlarını sokacak bir ev alamazken, diğer tarafta şımarıkça limitsiz para harcayan bu kişiler, lüks olan her şeye paralarını akıtıyorlar.
Ama konu yardımlaşma olunca, oldukça cimrileşiyorlar.
İşin ilginç tarafı; aldıkları paraları dibine kadar hak ettiklerini düşünüyorlar.
Evet! “Emeksiz yemek olmaz” Tabii ki zor şartları ve fazla çalışmaları var.
Ama karşılığı bu kadar çok olmamalı, diğer emek verenlere göre…
İnsan olarak yeniliklere çok çabuk alışıyoruz. 
Hayat standardımız yükseldikçe sanki hep o hayatı yaşıyormuş gibi havaya giriyoruz.
Ünlülerimiz de böyle oluyor işte. 
Geçmişlerini çabuk unutuyorlar.
"Acaba beni izleyen olur mu? Ben de bir gün ünlü olabilir miyim?" şeklindeki hayalleri gerçekleşince, doğuştan ünlü ya da zenginmiş havasına bürünüyorlar.
Oturmuş ve kabullenilmiş bir sistemin değişmesi çok zordur. Bu konuda üzerlerine düşen, toplumsal dayanışma projelerinin içerisinde fazlasıyla yer almak olmalı.
Tıpkı dünün size zenginlik getirdiği gibi yarının size ne getireceğini bilemezsiniz.

Paranızı doğru işlerde kullanmanız dileğiyle…

Belgin BAYKAL

Hiç yorum yok:

Konuşmamız Gerek

  Kendime bir hedef koymuştum. 3 tane kitap yazıp zirvede bırakacağım diye.) Aynen de verdiğim sözü tuttum. Yeni bir kitapla tekrar karşınız...