30 Temmuz 2013 Salı

Bir hayat! Bir insan!








Güvenlik memuru pırıl pırıl bir insan, adı Ahmet!
Gözleri yemyeşil ve ışıl ışıl. Hayata gülerek bakıyor inadına.
Sabaha kadar çalışmış ve 24 saati tamamlamıştı.
Yorgun, bitik ama yine ışıldayan gözleriyle selamladı beni.
Hatırını sordum!
Gülümseyerek; “Çok yorgunum abla, gece gidemedim çok iş 
vardı burada” dedi.
“Gel büroya hadi! Güzel bir çay yapayım sana” dedim.
Çok mutlu oldu.
Ayakta çayını yudumlarken saygıdan oturmuyordu.
“Otursana Ahmet” dedim.
“Rahatsızlık vermek istemiyorum abla” dedi.
“Öyle çay mı içilir, otur şöyle yorgunluğun çıksın” dedim.
Çekine çekine oturdu. Hala yüzünde gülümseme, mahcubiyet ve o insan tutumu vardı.
Başladım sohbete…
-Bu paraya bu iş çok ağır değil mi?
-Yok abla! Allaha çok şükür yetiyor bana.
Uzun zamandır aldığı paraya şükreden bir insan duymamıştım.
Şaşkınlığımla birlikte Ahmet’i dinlemeye devam ediyordum.
“İki kızım var, biri altı yaşında, biri üç yaşında” dedi.
-Kızımı okula vermedim bu sene. Biraz daha evde oynasın istedim.
Daha çok küçük kıyamadım okul yollarında dedi.
Çekingen mi kızın? diye sordum.
“Evet abla çok kırılgan, bir laf söylediğimiz zaman hemen ağlıyor” dedi.
-Neden öyle? dedim.
“Biz eşimle altı ay ayrı kaldık. Ayrılmak istedi benden ama ben kızımdan ayrılamadım" dedi.
Ona ben baktım. O zaman küçüktü bezi maması her şeyiyle 
ben ilgilendim” dedi.
Dedim helal sana Ahmet! O zor şartlarında ne yürek varmış sende.
Kaç erkek senin bu yaptığını yapar dedim. Karısından ayrılan 
erkeğin yüzde ellisi neredeyse çocuğundan da ayrılır. 
Anneye bırakır ve onu da büyük bir lütuf olarak yapar.
Aslında kendi rahatı için yaptığı şey adına minnettarlık da duyulmasını ister.
-Yok! abla dedi. Olur mu?
O benim kanım canım. Karımı görmesem olur ama kızlarım her şeyim dedi.
Gözlerim doldu Ahmet’in yüreğindeki o evlat sevgisine.
Peki! şimdi ne oldu dedim?
-Allah razı olsun araya girenler sayesinde eşimle aram düzeldi. Şimdi çok iyiyiz dedi.
-Çok sevindim gerçekten! Hayatla mücadelende ne kadar 
başarılısın. Hayat okulunu en iyi dereceyle bitiriyorsun dedim.
-Sağ ol abla! Ben bir de ilkokul mezunuyum ancak bu kadar elimden geliyor dedi.
Sonra devam etti, gittikçe heyecanı ve ifadeleri artmıştı.

“Abla ben huzursuzluğu hiç sevmem. Onun için de buna çalışırım. 
Eşimden hiçbir şey gizlemem, her şeyimi o bilir. 
Başkasından duyacağına benden duysun.
Öyle yalanım dolanım yoktur.
Başlarda hatalarım oldu, arkadaşlarımla daha çok zaman 
geçiriyordum, eşim ondan kızdı benden ayrılmak istedi.
Sonra gerçekleri gördüm. İnsanın ailesi çok önemliymiş.
Şimdi her şey yolunda, bizde kardeşlik, aile çok önemlidir. 
Ben aileme danışmadan hiçbir iş yapmam.
Çünkü onlar görmüş geçirmiş insanlar. Benden daha iyi 
bilirler her şeyi.
Kardeşimin borcu vardı, kredi çektim onu ödedim.”
-Peki! Kardeşin de yapar mı senin için her şeyi?
-Yapmaz mı abla, birlik beraberlik nasıl yürür yoksa!
Ahmet’in yüzüne uzun uzun bakarak daldığımı hissettim. 
Sıradan görülen insanlardan alacağımız ne çok dersler vardı. 
Herkes hayatın akışında bir şeylerin peşinde koştururken 
neleri ihmal ediyordu. Nerelerde hata yapıyorlardı. 
Başarısızlıkların sebebi neydi?
İnsanın hayatındaki değerler ve önem derecesi işte 
Ahmet’in yalın, sade hikayesinde gizliydi.

Doğruluk, Yetinmek ve Sadakat…


Sevgilerimle,
Belgin BAYKAL

Hiç yorum yok:

Konuşmamız Gerek

  Kendime bir hedef koymuştum. 3 tane kitap yazıp zirvede bırakacağım diye.) Aynen de verdiğim sözü tuttum. Yeni bir kitapla tekrar karşınız...