30 Temmuz 2013 Salı

Kınalı Ali





Üst Teğmen Faruk cepheye yeni gelen askerleri kontrol ediyor 

bir taraftan onlarla laflıyordu.

Nerelisin? Gibi, sorular soruyordu.

Bir ara saçının ortası sararmış bir çocuk gördü.


“Adın ne senin evladım? …”

“Ali…”

“Nerelisin? ”

“Tokat Zile komutanım”

“Peki evladım bu kafanın hali ne? ”

“Anam cepheye gelirken kına yaktı komutanım…”

“Neden?”

“Bilmiyorum komutanım…”

“Peki! Gidebilirsin Kınalı Ali”

O günden sonra herkes ona “Kınalı Ali” der ve 

kafasındaki kınayla dalga geçerler..

Ama kısa sürede cana yakın ve cesur tavırlarıyla 

tüm arkadaşlarının sevgisini kazanır Ali.

Bir gün ailesine mektup yazmak için arkadaşlarını çağırır. 

Çünkü okuma yazması yoktur Ali’nin.

Hep beraber başlarlar yazmaya.

Ali söyler, arkadaşları yazar:

“Sevgili anne babacım, ellerinizden öperim. Ben burada çok 

iyiyim, beni merak etmeyin…”

Kız kardeşini ve kendinden bir küçük erkek kardeşini sorar.

Köyündekilerin burnunda tüttüğünü yazdırır.

Kendilerini merak etmemesini, onlar var oldukça düşmanın 

bir adım bile ilerleyemeyeceğini yazdırır.

Gururla mektubu bitirir neden sonra aklına gelir ve yazının 

sonuna anasına not düşer

(Ali’nin kendisinden hemen sonra askere gelecek bir kardeşi 

daha vardır)

“Anacığım kafama kına yaktın burada komutanlarım ve

arkadaşlarım benle hep dalga geçtiler.

Sakın kardeşim

Ahmet’e de yakma! Onla da dalga geçmesinler! Ellerinden 

öptüm…”

Aradan zaman geçer. İngilizler kesin netice almak için tüm 

güçleriyle Gelibolu’ya yüklenirler.

Bu cepheyi savunan erlerimiz teker teker şehit düşerler.

Bunlara takviye olarak giden yedek kuvvetlerde yeterli

olmamıştır.

Gelibolu düşmek üzeredir.

Kınalı Ali’nin komutanı da olayı görüp yerinde duramaz.

Kendisinin bölüğü henüz sıcak temasa hazır değildir.

Onlar yeni gelmiştir.

Komutanların bu düşünceli halini gören ve durumun 

fazlasıyla önemini anlayan Kınalı Ali ve arkadaşları, 

komutanlarına yalvar yakar oraya gitmek istediklerini 

söylerler.

Komutanları onları ölüme gönderdiğini bile bile çaresiz 

gönderir.

Kınalı Ali’nin bölüğünden kimse sağ kalmaz hepsi şehit 

olmuştur.

Aradan zaman geçer. Kınalı Ali’nin ailesine yazdığı 

mektubun yanıtı gelir.

Komutanları buruk ve gözleri dolu dolu mektubu açıp 

okumaya karar verirler.

(Bu mektubun aslı Çanakkale Müzesi’nde sergilenmektedir.)

Babası anlatır Ali’nin: “Oğlum Ali

nasılsın, iyi misin? Gözlerinden öperim selam ederim.

Öküzü sattık paranın yarısını sana,

yarısını da cepheye gidecek kardeşine veriyoruz.

Şimdi öküzün yerine tarlayı ben sürüyorum zaten.

Artık Zahireye de fazla ihtiyacımız olmadığı için 

yorulmuyorum da.

“Siz sakın bizi merak etmeyin, bizi

düşünmeyin” der, köyü, akrabalarını anlatır ve mektubu

bitirir.

 “Ali ananın da sana diyeceği bir şey var…”

“Oğlum Ali, yazmışsın ki kafamdaki kınayla dalga geçtiler, 

kardeşime de yakma demişsin.

Kardeşine de yaktım. Komutanlarına ve arkadaşlarına söyle 

seninle dalga geçmesinler. Biz de üç şeye kına yakarlar:

1- Gelinlik kıza; gitsin ailesine, çocuklarına kurban

olsun diye…

2- Kurbanlık koça; Allah’a kurban olsun diye…

3- Askere giden yiğitlerimize; vatana kurban olsunlar

diye…

Gözlerinden öper selam ederim. Allah’a emanet olun…”

Mektubu okuyan Ali’nin komutanı ve diğerleri hıçkıra

hıçkıra ağlamaya başlarlar…


Sözün bittiği yerdedirler…


“Çanakkale geçilmez” bu uğur uğruna verilen canlar, dökülen 

kanlar tüm analar tarafından helal edilmiştir. Ama terör için 

aynı şeyleri söyleyemeyeceğim.

Hiçbir ana, karnında dokuz ay taşıdığı yavrusunu, her gün 

gözünün içine baka baka büyüttüğü kuzusunu, hain 

saldırılarla koca bir hiç uğruna kaybetmeyi kabullenemez.

Bu acıyı dindirecek ne para! ne de manevi destek olabilir.

Artık,

“Terörü lanetliyoruz, içimiz yanıyor” diyen büyüklerimizin yangınına

samimiyetle bakamıyorum.


Bir sabah uyandıklarında,

ucuz bir terör saldırısında kendi çocuklarını kaybettiklerini düşünsünler.

Doğumundan bugüne kadar yaşadığı her anı

gözlerinin önünden geçirsinler.

Bu ağır kaybetme duygusunu yaşamadan bu acı gerçekten anlaşılmaz.

Ve bu terör bitmez.


Evladımı öldüren birine dostça elimi uzatamam,

kusura bakmasın kimse.


İçinde öfke ve kini dinmemiş biri, her zaman potansiyel bir katildir.

Bir gün, bir fırsat bulduğunda intikamını mutlaka alır.

Bu yüzden barış yaklaşımı herkese uygun değildir.

Evlat acısından, en yakının acısından söz ediyoruz.

Telafisi olmayan acılardan...


Olaylara daha akılcı ve sağduyulu bakmak gerekir.


Bu dünya, hep söylediğimiz gibi geçici.

Ama hayatlarının baharında, bir sürü hayalle toprağa verilen şehitlerimiz…

Onlar yarım kaldılar.

Kimisi yeni doğmuş çocuğunu göremedi.

Kimisi nişanlısını, kimisi annesini,

kimisi tüm sevdiklerini gözyaşlarıyla arkada bıraktı.


Her şeyin bir vebali vardır.

Ve bazı veballerin ödemesi çok ağırdır.


Bu acılara sebep olan herkesin,

Allah yardımcısı olsun.


Belgin BAYKAL

Hiç yorum yok:

Ezik Demeyin Kimseye

Toplumun sessiz kahramanlarıdır onlar. Kendini öne atmayan, ama her şeyin farkında olan insanlar. Onlara ezik derler, çünkü bağırmazlar. Çün...