31 Ocak 2019 Perşembe

Haberler mi? Boşver



Büyük bir yüreklilik gösterip bütün televizyon kanallarının haber programlarını gezerken, değiştiremeyeceğim şeylerin bende bıraktığı ruhsal çöküntüyü fark ettim.

Haber değeri taşıması açısından, insanların en mahrem, en dramatik, en dokunulmaz yanlarını göz önüne sermek ve bunları yayınladıkları için ödüllendirilmek habercilik oldu.

Bunları izlemek ve yorum katmak; onların reytinglerini artırarak daha yaralayıcı, daha kanlı, daha vahşet içeren haberleri bizler için büyük bir iştahla aramalarına yol açmamızı sağladı.

İzlediğiniz dizilerden ve programlardan şikâyet etmeyin! 

Hepsi bizlerin sayesinde ekranlarda sürekliliğini sağlıyor.

Daha gerilere gittiğimiz zaman, gazetelerin 3. Sayfa haberleri büyük dramatik sahnelere yer verirdi.

Hala da öyle…

Günümüz teknolojisi artık gazetelerin yerini bilgisayarlara bıraktı. 

Hepimiz elimizdeki teknolojik sistemlerden olanı biteni anında takip edebiliyoruz.

Sokaklara, caddelere yerleştirilen kameralar ve gönüllü muhabirler sayesinde kazalar ve insan ölümleri artık engellenmeksizin habercilik adına servis edilmeye başladı.

Haberciliğin en üzücü yanı, sizin onayınız bile alınmadan bu acılı haberleri paylaşmak.

Kendinizden düşünün; bir yakınınız trafik kazası geçiriyor ve sizi olay yerine apar topar çağırıyorlar.

Haberi alır almaz ne ile karşılaşacağınızı bilmediğiniz bir ruh haliyle olay yerine gidersiniz.

Bir yığın gazeteci bu kazaya tanık olur ve büyük bir sabırsızlıkla sizi beklerler.

Olay yerinde yakınınızın en dramatik şekilde öldüğünü öğrenirsiniz, işte haberler o sırada başlar.

Sizin o haliniz, o çığlıklarınız ve size sorulan o saçma sapan sorulardan beklenilen cevap, başkalarının evlerine tüm olumsuzlukları ile yansıtılır.

Sizin izniniz bile alınmadan kamera kayıtlarında bulunan o yayın, televizyondan aralıksız gösterilir.

Zamanla bu tarz haberleri izlemeye alışırsın. 

O haberi izlemenin bize nasıl bir katkısı olabilir? 

Acılarını paylaşmış mı oluruz?

Yoksa acılarına acı mı katmış oluruz?

Bu tür haberlerin, acılı aileyi ve izleyenleri üzmemesi adına haber başlığı şekilde verilmesinden yanayım.

Bunları izleyen ve olumsuzlukla beslenen insanlarında suç işleme potansiyellerinin artabileceğini düşünmeden geçemeyiz.

Bu şartlarda haberleri izlerken de seçici davranmalıyız.

Nasıl eşimizi dostumuzu seçerken daha az zarar göreceğimiz şekilde önlemler alıyorsak, haberlerde ruhumuza direkt işleyen bambaşka bir mekanizma olarak hayatımızda yer alıyor.

Kötü haberciliğe hayır!

“Bana güzel şeylerden bahset mesela, boş ver haberleri” demeyeyim!



Sevgiyle Kalın


Belgin BAYKAL




12 Ocak 2019 Cumartesi

Onayla Beni Görüşelim...






Hayatımızın tüm evrelerinde yaptığımız her şeyden dolayı 
takdir ve onay beklentisi, bizi bambaşka kişiliklere yönlendirir.

İyi çocuk ve kötü çocuk kavramıyla başlar her şey…

Ödüller takdirler ve kıyaslamalar…

Herkesin çocuğu genelde bizden öndedir. 
Kimse daha az olanı görmek istemez.

90 alsan, 100 alanla kapıştırırlar.

Bir anda gönülsüz bir yarışta bulursun kendini, terini silerler, 
ortamını hazırlarlar ve koştururlar kendi hırslarıyla…

Eğer bu yarıştan galip çıkarsan onaylanırsın.

Ailen, çevren, herkes sana ona göre davranır.

Gittiğin her yerde övgülerle anılırsın,

Karakterin ve kişiliğin de bu onaylarla oluşur.

Kimisi bu yarışta başarıdan ve hırstan gözü dönmüş, iyi bir 
kariyer yapmış ama insanlıktan sınıfta kalmıştır.

Kimisi hepsini bir arada yürütmeye çalışırken kendisinden 
vazgeçmiş ama olumlu onaylarla mutlu olmaya çalışmıştır.

Diğeri, hayatını kendi bilincinde yarattığı, belki kariyer 
yönünden örnek gösterilmeyecek ama insanlık adına hep 
kendisinden iyi şekilde bahsedilecek bir gelişimde yer 
almıştır.

Bunun dışındakiler reklam kampanyası güçlü, ilişkilerini 
menfaat ve çıkarlar üzerine kurmuş, kişiliklerini bir yerlerde 
kaybetmiş büyük egolu, küçük kimlikler;

Daha çok onaya ve pohpohlanmaya ihtiyaç duyarlar ve 
çevrelerinde de buna göre insan biriktirirler…

Sonuçta yaptığımız her şeyden onay bekleriz. 

Bu kötü bile olsa…

“Sen işe yaramazın birisin” şeklinde bile başkalarının 
olumsuz onayını alırsın.

Gün gelir bu onayları reddetmek istersin ya da onay 
beklemiyormuş gibi yaparsın.

Ya da “kimsenin düşüncesi umurumda değil” şeklinde 
davranıp, bu durumundan bile onay bekleyen bir ruh hali 
sergilersin.

Şimdi ben bunları yazarken sizlerden iyi ya da kötü onay 
bekliyorum.

Böyle olmasa neden yayınlayayım? Düşüncelerimi yazarak 
kendimde saklarım.

Onay beklemek kişisel gelişime faydalı bir şeydir. 

Size sadece duymak istediğiniz şeyleri söyleyen insanlarla 
görüşürseniz yol alamazsınız.

Onlar sizi oyalar ve geçici mutlu eder ama gerçekleriniz 
sizde saklı kalır ve içten içe mutsuz olursunuz.

Kendinizi ikna edemediğiniz sürece duyduğunuz olumlu 
onaylar sizi mutlu etmez.

Önce kalbinize bakın, düşüncelerinize ve davranışlarınıza

Sonra ne kadar temiz ve masum kaldığınıza kendinizi ikna edin.

Edemezseniz çevrenizde sadece duymak istediğiniz şeyleri 
söyleyen insanları bulundurmak isteyeceksiniz.

Ve sloganınız şöyle olacak!

Bana duymak istediğim şeyleri söyle! 

O zaman görüşelim seninle…


Belgin Baykal

Konuşmamız Gerek

  Kendime bir hedef koymuştum. 3 tane kitap yazıp zirvede bırakacağım diye.) Aynen de verdiğim sözü tuttum. Yeni bir kitapla tekrar karşınız...