19 Şubat 2021 Cuma

Kendimizi Ne Kadar Tanıyoruz?









Benim işim gücüm kendimi incelemek:

Yapacak başka işim de yok zaten.

Bakıyorum da, öyle çürük taraflarım var ki;

söylemeye zor varıyor dilim.

Sağlam neyim var?

Her an sendeleyip düşebilirim.

Gözlerim bir şöyle görüyor, bir böyle.

Açken başka adamım sanki, yemekten sonra başka.

Keyfim yerindeyse, hava da güzelse kötü kişi değilim.

Ama bir şey canımı yakmaya görsün;

asık suratlı, aksi, yanına yaklaşılmaz bir adam olurum.

Aynı atın yürüyüşü bir rahat gelir bana, bir rahatsız;

aynı yolu bir uzun bulurum, bir kısa;

aynı biçim bir hoşuma gider, bir zıddıma.

Bir gün her işe yatkınım,

bir başka gün hiçbir şey gelmez elimden.

Bugün sevindiğim şeye, yarın üzülebilirim.

İçimde durmadan değişen, ele avuca sığmayan bir sürü duygu...

Kara kara düşünceler, derken bir öfke;

ağlamaklı bir haldeyken,

birdenbire taşkın bir sevinç.

Kitapları karıştırırken bakarım,

dün içinde türlü güzellikler bulduğum,

oldukça coştuğum bir yer,

bugün bir şey demez olmuş bana.

Eviririm, çeviririm, orasını burasını okurum...

Nafile!

O sayfalar boşalmış,

yabancılaşmıştır artık benim için.

Kendi yazılarımda bile her zaman,

ilk duyduğum düşündüğüm şeyleri bulamam.

“Burada ne demek istemişim acaba?” derim;

değiştiririm çok kez ve

yitirdiğim ilk anlamın yerine

ondan değersiz bir yenisini koyduğum olur.

Aynı yolda bir gider bir gelirim:

Düşüncem her zaman ileri götürmüyor beni;

bir o yana, bir bu yana yalpalıyor, gelişigüzel.“


Bugün karşıma çıkan bu satırlarda,

içinde kendimi bulduğum

ve yalnız hissetmediğim harika bir anlatımla karşılaştım.

Montaigne’in Denemeler kitabından kendine olan yolculuğu,

acılarını ve bunlar karşısındaki duruşunu çok güzel anlatmış.

Tam bir hayat dersi niteliğinde, başucu kitabı.

Başımıza gelen olaylar karşısında ya da ilişki kırılmalarında

en güzel yapılan şey, karşı tarafı suçlamaktır.

Çok az kişi kendisine dönüp

“Acaba ben mi hatalıyım?” der.

O yıllarda Montaigne altı yaşına kadar

çok rahat ve tamamen istekleri doğrultusunda eğitim almış.

Okula başladığında ise, ezberinin iyi olmaması ve

baskıcı eğitim düzeni onu rahatsız etmiş.

Buna rağmen ailesi,

Alman eğitmenler tarafından iyi bir eğitim aldırmış, onu yönlendirmişti.

Bir bilgiyi ezberlemenin, o kişiyi bilgili yapmadığını;

o kişinin sadece hafızasının iyi olduğunu savunmuştu.

Kendisinin ezber sorununu da lehine bir özellik olarak görmüş,

tek bir düşüncenin peşinden koşmadığını

ve yeni arayışlarla kendisini geliştirdiğini dile getirmişti.

Sadece ezbere yaşayan insanları düşününce,

ne kadar doğru bir tespit!

Körü körüne dayatılanlara razı olmak

ve beynini kullanmamaktı ezbercilik.

yüzyılda yaşamış ama bugünün öngörülerine sahip;

yaşadığı acıları ders niteliğinde görmüş,

merhametini kendi inançları ve idolleri yüzünden

başka hayatları yok eden kişilerden men etmişti.

Bunlardan yola çıkarak…

İçindeki insan sevgisi bile adaletli bir duruş sergilemiş.

Özgürlükten ve dayanışmadan yana olmuş bir öğreticiyi tanıdım.

İnsan önce kendisini tanıyıp,

artıları eksileriyle kabul etmeli;

önceliklerinde bile kendisi olmalı!

Başkalarını terbiye etmeden, ilk kendini etmeli.

Yani insanın bütün yolları önce kendisine çıkmalı.

O zaman hayat daha yaşanabilir hale gelebilir.

Çünkü sorun sende değil, bende!


Sevgiyle kalın,

Belgin Baykal


3 Ocak 2021 Pazar

Ben Böyle İstiyorum















Her geçen gün, ekonomik özgürlük ve bireysel 

yaşam insanları bencilce bir yolculuğa çıkarttı.


Birçoğu, kendisine kurduğu dünyada; onu idare edecek,

sevecek, arkasını toparlayacak, borçlarını ödeyecek, 

sadece sevecek birisini arıyor.


Fakat kendisini bunlardan muaf tutuyor.


Çünkü her yönden kendisini iyi durumda ve sevilmeye

değer hissediyor ya da hissetmek istiyor.


Fakat beklentilerinin içinde kendisine şu soruyu sormuyor:


"Ben bunları isterken kendim ne durumdayım?

İsteklerim kendi yeteneklerimle örtüşüyor mu?"


“Hayatıma birisini istiyorum” ama diye başlıyor her şey…


“Zengin ve yakışıklı olmalı, kendisine özen göstermeli,

 temiz olmalı, spor yapmalı, fiziğine dikkat etmeli, 

romantik ve bonkör olmalı…”

Sayıyor da sayıyor.


Diğer taraftan bir erkek de başlıyor…


“Bir kere güzel olsun, zayıf olsun, güzel giyinsin,

 güler yüzlü olsun, tasarruflu olsun, iyi yemek yapsın,

 temiz olsun, düzenli olsun, trip yapmasın, 

gelsin evimi toparlasın…” gibi gibi.


Öncelikle kendimize sormamız gereken soru şu:

“Neden bana çok emek vermeli, özelliğim nedir?”


Benim hiçbir şey yapmak istememem ne kadar doğru?

Kimse hiçbir şey yapmak istemezse ilişkiler nasıl yürür?


Hiçbir çabanız olmazsa, karşı taraf sizi neden idare etsin?


Çok güzel olabilirsiniz…

Unutmayın ki yalıda oturanlar bile bir süre 

sonra denize bakmamaya başlıyor.


Çok zengin olabilirsiniz…

Sadece paranıza güvenip kendinizden hiçbir şey vermezseniz,

bir süre sonra paranız ısıtmayacak o evi.

Soğuk bir mutsuzluk yerleşecek her köşesine.


Çok güvendiğiniz şeyler bir gün elinizden gidebilir.

Geride sizi “siz” yapan özellikler kalmalı.


Sürekli kendinizi yenileyin, farklı olun.


Bir ilişkide üzerinize düşenleri siz yapın;

karşı taraf yapmazsa bile içiniz rahat olur.


Bir gün sizi suçlamaya kalktıkları zaman

dimdik karşılarında durabilecek gücünüz olur.


“Ben böyle istiyorum, kendi bilir, o kaybeder, canı isterse…”

gibi sözler, uzun süreli ilişkileri asla temsil etmez.


Hiç kimse vazgeçilmez değildir!


Doğanın bile bir dengesi varken,

ilişkilerin dengesini bozmayın.


Hayatı güzel yaşamak istiyorsanız;

sevin, mutlu edin, yardım edin,

kendinize dikkat edin,

güzel yaşlanmaya çalışın,

çalışkan olun,

hobilerinize yer verin.

O zaman isteklerinizde haklı olabilirsiniz.


Yeni yılınız kutlu olsun.


Maskesiz günlerde buluşmak dileğiyle…


Belgin BAYKAL

16 Kasım 2020 Pazartesi

Hikayeden Sevmeler




En güzel umutların olduğu aşklar, hep kimsesiz kaldı...

Hiç bitmeyecek sanılan, 

Yaşanılan duyguların, 

Bir katili var artık!

Sevme umudunu yitirmiş kalpler, küskün ve yorgun…

Sevdanın olmadığı hayatlarda, kalplerimize vurduğumuz prangalarla, 

Bitkisel yaşamı soluyoruz en derinden...

Evet üzülmüyoruz!

Kırılmıyoruz artık!

Kalplerimiz konforlu bir hayatın içinde, 

Pili bitmemiş, saat gibi işliyor umarsızca…

İçeriği basit vedalara dayanan ve iz bırakmayan,

Küçük sevdalara, büyük imzalar atmakta yok artık!

"Aşk" sanılan kalp sancıları da inandırıcılığını kaybetti...

Biteceğini bildiğin hikayede, rol almak istemiyorsun belki...

Aldatmanın, aldatılmanın normalleştirildiği bu hayatta, 

Korkuların bu kadar yoğunken, neyi gönlünce yaşayabilirsin ki?

Bazen susmaktır aldatışın, içine atmaktır!

Söylediklerin değil, söyleyemediklerindir ihanetin...

Yaralarını gizlemendir, 

Yersiz gülmelerindir mutsuzluğun…

İşte sonunda gebesindir, hikayeden sevmelere…

Kahramansız ölmelere...


Sevgilerimle,

Belgin BAYKAL

31 Ağustos 2020 Pazartesi

“Dekolte Ruhlar” nihayet satışta…


































Uzun zamandır hayata geçirmeyi planladığım o an geldi ve başardım. 
Bu yolda bana destek veren ve yüreklendiren 
herkese çok teşekkürler.🙏🤗 
Artık okuması sizden, ben sizin yerinizde olsam okurdum☺️
 belki sizden de bahsetmişimdir🤭 kitapyurdu.com eser altına yorumlarınızı bekliyorum...🍁📕🖌

https://www.kitapyurdu.com/kitap/dogrudanyayincilik/552670.html

7 Ağustos 2020 Cuma

Dışarıdan Nasılız?










Mağrur ve dik duruşluydu.
Gözü karaydı, dünya yansa geri dönmezdi.
Sürekli hata yapan ve özür dileyendi.
Hata yapan ama başkasına yükleyendi.
Zayıflıklarından utanan ve hırçınlaşandı.
Gururu için her şeyden vazgeçendi.
Sevmeyi bilmeyen ama sevilmek isteyendi.
Sürekli kırıcı ve yıkıcı ama affedilmeyi bekleyendi.
Menfaatlerinin adını uyanıklık ve akılla karıştırandı.
Yaptığı şeyin doğru olmadığını bilse de,
güzel cümlelerle kendisini ikna edendi.
Terk edilmeyi göze alamayacak kadar zayıf,
bir kalemde silecek kadar cüretkârdı.
Her şeyin mükemmelini kendinde gören
ve başkasını sürekli ayıplayandı.
Başarılarını sadece kendisine yükleyen,
emeği olanlara teşekkür edemeyendi.
Her şeyin en iyisine kendisini layık gören,
başkasını yok sayandı.
Acılarını büyüten ve besleyen,
mutluluğunu gizleyen ve sakınandı.
Yalan söylemekten kaçınmayan ama
başkasının yalanlarından hiç hoşlanmayan ve affetmeyendi.
Kendi özgürlüğünü korumak adına herkesi karşısına alan
ama başkasına nefes aldırmayandı.
Kimseye güvenmeyen ama
kendisine sonuna kadar güvenilmesini isteyendi.
Hayatındaki bütün boyun eğişlerine,
en yakınlarını suçlayandı.
Başına gelen her şeyden suçlu arayan
ama asla kendini sorgulamayandı.

Bugünkü kimliğimizi ne çok özelliklerle zenginleştiriyoruz, değil mi?
En büyük şikâyetlerimiz hep birbirimizden olmuyor mu?
İş hayatımız, özel ilişkilerimiz, ailemiz ve sosyal yaşamımızda
hep konuştuğumuz bir başka kimlikteki insanlar değil mi?
Onları anlatırken kendimizi bile kaybediyoruz…
Keşke şöyle olsa, böyle olsa hiç sorun olmaz gibi…
Ama gerçekte hayatın ve biz insanların mükemmel olma şansı yok.
Sadece yaradılış olarak mükemmel varlıklarız
ama donanım konusunda çok eksiklerimiz var.
Bizi tamamlayan insanlarla bir araya gelme şansımız da çok az olduğu için,
hayatımız hep bu memnuniyetsiz ve şikâyet dolu cümlelerle geçecek.

Ne mi yapmalıyız?
Bize iyi gelmeyen ve zarar veren insanlardan uzak durmalıyız.
Eğer kendimizle yüzleşip o insanın biz olduğuna karar verirsek,
aynı şeyi başkalarının iyiliği için yapıp geri çekilmeliyiz.
Başkalarının iyiliği ve mutluluğu sizin ilgi alanınıza girmiyorsa,
o zaman mutsuz olmaya en büyük aday sizsiniz.
Kendinizi alkışlayın.

Sevgilerimle
Belgin BAYKAL

21 Haziran 2020 Pazar

Sözler Kayıt Altında







Günlük hayatımızda, her an aklımızdan geçirdiğimiz iyi ya da 
kötü şeylerin karşımıza bir gün çıkacağını biliyor musunuz?
Siz boş konuştuğunuzu sanırken, aslında bunların hepsinin 
kayda geçtiğini bilseniz, ona göre dua ederdiniz.
Mesela, "Asla yapmam" dediğiniz şeylerin içinde 
bulmaz mısınız kendinizi?
Peki, bulmayacağınızın garantisi var mı?
Ya da bir gün çok sıkıldığınız, bunaldığınız hayatınızın 
özlemini çekeceğiniz hiç aklınıza gelmez, değil mi?
Hayatın enteresan bir döngüsü var.
Hiçbir şey aynı gitmiyor aslında…
Siz her şeyin aynı olduğunu düşünürken; 
zenginlik, fakirlik, sağlık, evlilik, ayrılık, akıl, yaş... 
Sabitleyebilir misiniz?
Ya düşünceleriniz; sevginiz, sevdanız, unuttuklarınız, boş verişleriniz, 
üstünde durduklarınız… Hep aynı mı?
On yıl önceki sizle, şimdiki siz aynı mısınız?
İşte bu müthiş değişiklik, insanın olgunlaşması ve 
başka bir boyuta geçişi oluyor.
Doğru bildikleriniz yanlış, yanlışlarınız doğru olarak karşınıza çıkıyor.
Dost dedikleriniz kendi avuntularınız, yabancı dedikleriniz 
gerçek dostluk gösterenler olabiliyor.
Düşman bildikleriniz bazen sizi en iyi tanıyan;
Aileniz diye sarıp sarmaladıklarınız bazen en büyük yanılgınız olmuyor mu?
Bunun farkında olanlar, izole hayat peşinde.
Kendi karantinalarını kendileri ilan etmiş ve azınlıkta…
Dünyada ve çevremizde olan biten tüm olumsuzluklar 
insanı çaresiz bırakmıyor mu?
Bunlardan arınmak adına, kendi ruh sağlığını korumaya alıyorsun.
İşte gerçek mutluluk şimdi başlıyor…
Eskisi kadar canının yanmadığını anladığın zaman mutlu oluyorsun işte!

"Şu an ne hissediyorum biliyor musun?
Çaresiz veya kızgın hissetmiyorum.
İyi veya kötü hissetmiyorum.
Hiçbir şey hissetmiyorum ki bu, harika hissettiriyor."
– Dr. House

Geldiğiniz nokta bu olursa, mutluluk kapıda!

Sevgilerimle,
Belgin BAYKAL

20 Mart 2020 Cuma

Cahil Kal! Mutlu Kal!



Cehalet sorgusuz, sualsiz bir yaşamdır.
Ne anlatırsan, sorgulamadan hemen inanır.
Başkalarının hikâyeleri onların kitaplarıdır.
Kendi öğretilerine göre dinler ve inanırlar.
İşine gelmeyen konularda hemen zorbalaşır.
Hiçbir şey bilmeden her şeyi bildiğini sanır.
Nerede nasıl davranacağını asla bilemez.
Parası varsa, kral benim sanır.
Umarsızca her şeyi satın alabileceğini düşünür.
Eğitemezsin, zaten bu yüzden cahildir.
Cehaletin okumakla ilgisi yoktur.
Öğrenememek ve gelişememek asıl cahilliktir.
Kendi doğrularında kaybolup giderler.
Menfaatlerine göre yaşamayı tercih ederler.
Başkalarının hayatları en büyük tutkularıdır.
Yeniliğe kapalı, paraya ise sonuna kadar açıktırlar.
Kolayca iftira atar, dedikodu yaparlar.
Mal ve mülk tek sohbet konularıdır.
Doğurmak için doğurur, düşünmez nedenini.
Evlenmek için evlenir, sorgulamaz anlamını.
Kötülüğe karşı çok çabuk etkilenirler.
En küçük şeylere hemen tav olurlar.
Öğrendikçe mutsuz olacaklarını hissederler önceden.
İstedikleri bilgiyi alır, diğerine kapalıdırlar.
Kendi kurdukları dünyada mutlu yaşarlar.
Başkalarına verdikleri zarardan habersizdirler.
“Hatalı insana uyarı yap, teşekkür eder.”
“Cahile uyarı yap, hakaret işitirsin” derler.
Anlamak maliyetlidir: emek, gayret ve samimiyet ister.
Yanlış anlamak kolaydır: biraz niyet, biraz cahillik yeter.

Sevgilerimle,
Belgin BAYKAL

Ezik Demeyin Kimseye

Toplumun sessiz kahramanlarıdır onlar. Kendini öne atmayan, ama her şeyin farkında olan insanlar. Onlara ezik derler, çünkü bağırmazlar. Çün...