16 Haziran 2021 Çarşamba
İyi olmak mı, kötü olmak mı?
Kendimi yazarak ifade ettiğimi anladığımdan beri yazdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Belki satırlarımda kendinizden bir şeyler bulursunuz☺️
30 Mayıs 2021 Pazar
Sadakat Kontrol Edilir mi?
Sadakat denilince akla sadece ikili ilişkiler gelmemeli!
Bu, her şeyi içine alan bir duygudur.
En yakınlarına bile davranışın, şeffaflığın,
onlara karşı duruşun ve zarar gelmesini istememen de sadakattir.
Birisinin size sonuna kadar güvenmesi,
her konuda “O yapmaz” düşüncesi,
sizin ona verdiğiniz güvendir; yani sadakatinizdir.
Peki, sadakat kontrol edilebilir mi?
Ya da ne kadar edebilirsiniz?
Bu bana göre içten gelen ve çevreyle şekillenen bir durumdur.
Yani içinizde olan bir şey,
siz çıkmaza düştüğünüz zaman ortaya çıkar.
Kötü olan şeylere zaafınız varsa, işiniz daha da kolaylaşır.
Sadece mazeretlere ihtiyaç duyarsınız.
“Sor bakalım niye yaptım?” der gibi…
Mutsuz, itibarsız, güvensiz, aldatılmış ya da aldanmış,
kompleksli kimselerde daha kolay başlayabilir.
Çünkü ruh ve nefsi buna hazırdır.
Çevresinde bu duygudan uzak kimseler varsa,
yanılması ve hata yapması daha da kolaylaşır.
Kaybedeceklerine değil, kazanacaklarına odaklanır.
Anlaşılmayacağını ya da küçük aldatmaların
ne zararı olabileceğini düşünür.
Zamanla bununla yaşamaya da alışmaya başlar.
Artık yalan söylerken de zorlanmaz.
Önce kendisini ikna eder — gerçekmiş gibi
anlatması için bu gereklidir.
Hatta onun için bir oyun halini alır.
Ta ki olaylar istemediği yere gelene kadar…
Sadakat ve güvenilirlik bir konfordur aslında.
Karşılıklı olursa asla yıkılmazsınız.
Üstünüze atılanlar bile sizde kalmaz.
Doğru ve güvenli bir hayatı seçmeniz,
sizin mutluluk anahtarınızdır.
İş hayatınızdan aile hayatınıza kadar her şey yolunda gider.
Çünkü yanlış bir şey yapmamışsınızdır.
Güvenin olduğu yerde, zamanla özgürlük başlar.
Kimse sizi kontrol etme ya da şüphelenme riskine bile girmez.
Son derece emindir.
Ama sadece sizin emin olmanız yeterli olmaz.
Sizin de karşı taraf için aynı olmanız gerekir.
Yani sonuna kadar güvenilir olma hâli...
O zaman ilişkiler daha güzel,
hayat daha yaşanabilir bir hâl alır.
Sadakatsizlik, mutsuzluğun temelini atar.
Bu duygulara yatkınsanız, uzak durmak için elinizden geleni yapın.
Kaybedecekleriniz, kazanacaklarınızdan çok daha ağır olabilir.
Sevgiyle ve sadakatle kalın…
Belgin Baykal
Kendimi yazarak ifade ettiğimi anladığımdan beri yazdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Belki satırlarımda kendinizden bir şeyler bulursunuz☺️
1 Nisan 2021 Perşembe
Suçlu Ebeveyn Olmak!
“Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı asla unutmazmış.” Hepimizin çocukluk dönemi kurdun kışı gibidir. Bir sürü hasar alırız; kimisini atlatır, kimisini bir türlü aşamayız. Kocaman insanlar oluruz: iş sahibi, eş sahibi, hatta çocuk sahibi… Ama yine de o çocuklukta yaşanan her ne ise, yakamızı bırakmaz. Çok güzel bir çocukluk geçirmişizdir belki; annemizin babamızın hayatlarının tam ortasında, gözlerinden bile sakındığı, korumalı ve zenginlik içinde… Belki de aile kavgalarının ve şiddetin olduğu bir evde, hep dışlanarak… Belki boşanmış bir anne babanın arasında kalarak, tüm duyguları tüketilmiş, “koruyalım” derken daha çok zarar verilmiş biri olarak… Ya da çok küçük yaşta çalışmak zorunda kalmış, eğitimini tamamlayamamış ama hayatı erken yaşta öğrenmiş biri… Belki çok uzak bir köyde, mahrumiyet ve yokluk içinde, törelere boyun eğerek… Ya da çok kalabalık bir ailede, adının bile hatırlanmadığı, tek derdin namus ve geçim olduğu bir evde büyümüşüzdür. Nasıl yetiştirilirsek yetiştirilelim, geçmişte bizi yaralayacak ve bugüne taşıdığımız bir derdimiz olacaktır. Hayatın içinde kendimizi ne zaman yetersiz hissetsek, ilişkilerimizde ya da işimizde başarılı olamazsak, ilk aklımıza gelen; anne ve babamızın bizde yarattığı psikolojik etkiler olur: – Babamı dinlemeyecektim… – Annem beni rahat bırakmadı… – Beni çok serbest bıraktılar ya da nefes aldırmadılar… – Onları çok küçük yaşta kaybettim. Bu yalnızlığı hak etmemiştim… – Beni zaten hiç sevmediler; ben onların hayal kırıklığıydım… Ya çok sevilmekten, ya ilgisizlikten ya da fazla korumacılıktan şikâyet ederiz. Ve suçlanacak kişiler bellidir: Anne ve baba. Elimizde tutunacak bir acı aramaktır aslında yapılan. Gerçekten çok hatalı ebeveynleri geçiyorum ‘Kırmızı Oda’ misali… Onları aşıp bugüne gelmiş bir insanı ancak mutluluk
yıkar diye düşünüyorum. Çünkü bilmediği tek duygu odur. Bir de yaptığı her şeyi başa kakan, beklentili ebeveynler var: – Bizde evlat mı var? – Başkasının çocukları her gün arıyor annesini babasını! – Hiçbir faydanızı görmedik, daha bizden ne bekliyorsunuz? Çocuk, Allah’ın bir hediyesidir. En iyi şekilde yetiştirmek, ailenin görevidir. Ama mutlu olur ya da olmaz; bu da yetişen çocuğun karakteridir. İki taraf da üzerine düşen sorumluluğu bilirse ve sahip olduklarına değer verirse, geçmişte yaşananlar günümüze daha az yansır. Bize yapılanları değil, yapılmayanları görmek... O zamanın şartlarını unutup, günümüzle kıyaslamak… Hoşgörüyü ve merhameti unutmak… Bizi mutsuzluktan başka bir yere götürmez. İyilik yapın, iyi düşünün ve çalışın. Başarının ve mutluluğun sırrı budur. Sevgilerimle, Belgin BAYKAL
Kendimi yazarak ifade ettiğimi anladığımdan beri yazdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Belki satırlarımda kendinizden bir şeyler bulursunuz☺️
19 Şubat 2021 Cuma
Kendimizi Ne Kadar Tanıyoruz?
Benim işim gücüm kendimi incelemek:
Yapacak başka işim de yok zaten.
Bakıyorum da, öyle çürük taraflarım var ki;
söylemeye zor varıyor dilim.
Sağlam neyim var?
Her an sendeleyip düşebilirim.
Gözlerim bir şöyle görüyor, bir böyle.
Açken başka adamım sanki, yemekten sonra başka.
Keyfim yerindeyse, hava da güzelse kötü kişi değilim.
Ama bir şey canımı yakmaya görsün;
asık suratlı, aksi, yanına yaklaşılmaz bir adam olurum.
Aynı atın yürüyüşü bir rahat gelir bana, bir rahatsız;
aynı yolu bir uzun bulurum, bir kısa;
aynı biçim bir hoşuma gider, bir zıddıma.
Bir gün her işe yatkınım,
bir başka gün hiçbir şey gelmez elimden.
Bugün sevindiğim şeye, yarın üzülebilirim.
İçimde durmadan değişen, ele avuca sığmayan bir sürü duygu...
Kara kara düşünceler, derken bir öfke;
ağlamaklı bir haldeyken,
birdenbire taşkın bir sevinç.
Kitapları karıştırırken bakarım,
dün içinde türlü güzellikler bulduğum,
oldukça coştuğum bir yer,
bugün bir şey demez olmuş bana.
Eviririm, çeviririm, orasını burasını okurum...
Nafile!
O sayfalar boşalmış,
yabancılaşmıştır artık benim için.
Kendi yazılarımda bile her zaman,
ilk duyduğum düşündüğüm şeyleri bulamam.
“Burada ne demek istemişim acaba?” derim;
değiştiririm çok kez ve
yitirdiğim ilk anlamın yerine
ondan değersiz bir yenisini koyduğum olur.
Aynı yolda bir gider bir gelirim:
Düşüncem her zaman ileri götürmüyor beni;
bir o yana, bir bu yana yalpalıyor, gelişigüzel.“
Bugün karşıma çıkan bu satırlarda,
içinde kendimi bulduğum
ve yalnız hissetmediğim harika bir anlatımla karşılaştım.
Montaigne’in Denemeler kitabından kendine olan yolculuğu,
acılarını ve bunlar karşısındaki duruşunu çok güzel anlatmış.
Tam bir hayat dersi niteliğinde, başucu kitabı.
Başımıza gelen olaylar karşısında ya da ilişki kırılmalarında
en güzel yapılan şey, karşı tarafı suçlamaktır.
Çok az kişi kendisine dönüp
“Acaba ben mi hatalıyım?” der.
O yıllarda Montaigne altı yaşına kadar
çok rahat ve tamamen istekleri doğrultusunda eğitim almış.
Okula başladığında ise, ezberinin iyi olmaması ve
baskıcı eğitim düzeni onu rahatsız etmiş.
Buna rağmen ailesi,
Alman eğitmenler tarafından iyi bir eğitim aldırmış, onu yönlendirmişti.
Bir bilgiyi ezberlemenin, o kişiyi bilgili yapmadığını;
o kişinin sadece hafızasının iyi olduğunu savunmuştu.
Kendisinin ezber sorununu da lehine bir özellik olarak görmüş,
tek bir düşüncenin peşinden koşmadığını
ve yeni arayışlarla kendisini geliştirdiğini dile getirmişti.
Sadece ezbere yaşayan insanları düşününce,
ne kadar doğru bir tespit!
Körü körüne dayatılanlara razı olmak
ve beynini kullanmamaktı ezbercilik.
yüzyılda yaşamış ama bugünün öngörülerine sahip;
yaşadığı acıları ders niteliğinde görmüş,
merhametini kendi inançları ve idolleri yüzünden
başka hayatları yok eden kişilerden men etmişti.
Bunlardan yola çıkarak…
İçindeki insan sevgisi bile adaletli bir duruş sergilemiş.
Özgürlükten ve dayanışmadan yana olmuş bir öğreticiyi tanıdım.
İnsan önce kendisini tanıyıp,
artıları eksileriyle kabul etmeli;
önceliklerinde bile kendisi olmalı!
Başkalarını terbiye etmeden, ilk kendini etmeli.
Yani insanın bütün yolları önce kendisine çıkmalı.
O zaman hayat daha yaşanabilir hale gelebilir.
Çünkü sorun sende değil, bende!
Sevgiyle kalın,
Belgin Baykal
Kendimi yazarak ifade ettiğimi anladığımdan beri yazdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Belki satırlarımda kendinizden bir şeyler bulursunuz☺️
3 Ocak 2021 Pazar
Ben Böyle İstiyorum
Her geçen gün, ekonomik özgürlük ve bireysel
yaşam insanları bencilce bir yolculuğa çıkarttı.
Birçoğu, kendisine kurduğu dünyada; onu idare edecek,
sevecek, arkasını toparlayacak, borçlarını ödeyecek,
sadece sevecek birisini arıyor.
Fakat kendisini bunlardan muaf tutuyor.
Çünkü her yönden kendisini iyi durumda ve sevilmeye
değer hissediyor ya da hissetmek istiyor.
Fakat beklentilerinin içinde kendisine şu soruyu sormuyor:
"Ben bunları isterken kendim ne durumdayım?
İsteklerim kendi yeteneklerimle örtüşüyor mu?"
“Hayatıma birisini istiyorum” ama diye başlıyor her şey…
“Zengin ve yakışıklı olmalı, kendisine özen göstermeli,
temiz olmalı, spor yapmalı, fiziğine dikkat etmeli,
romantik ve bonkör olmalı…”
Sayıyor da sayıyor.
Diğer taraftan bir erkek de başlıyor…
“Bir kere güzel olsun, zayıf olsun, güzel giyinsin,
güler yüzlü olsun, tasarruflu olsun, iyi yemek yapsın,
temiz olsun, düzenli olsun, trip yapmasın,
gelsin evimi toparlasın…” gibi gibi.
Öncelikle kendimize sormamız gereken soru şu:
“Neden bana çok emek vermeli, özelliğim nedir?”
Benim hiçbir şey yapmak istememem ne kadar doğru?
Kimse hiçbir şey yapmak istemezse ilişkiler nasıl yürür?
Hiçbir çabanız olmazsa, karşı taraf sizi neden idare etsin?
Çok güzel olabilirsiniz…
Unutmayın ki yalıda oturanlar bile bir süre
sonra denize bakmamaya başlıyor.
Çok zengin olabilirsiniz…
Sadece paranıza güvenip kendinizden hiçbir şey vermezseniz,
bir süre sonra paranız ısıtmayacak o evi.
Soğuk bir mutsuzluk yerleşecek her köşesine.
Çok güvendiğiniz şeyler bir gün elinizden gidebilir.
Geride sizi “siz” yapan özellikler kalmalı.
Sürekli kendinizi yenileyin, farklı olun.
Bir ilişkide üzerinize düşenleri siz yapın;
karşı taraf yapmazsa bile içiniz rahat olur.
Bir gün sizi suçlamaya kalktıkları zaman
dimdik karşılarında durabilecek gücünüz olur.
“Ben böyle istiyorum, kendi bilir, o kaybeder, canı isterse…”
gibi sözler, uzun süreli ilişkileri asla temsil etmez.
Hiç kimse vazgeçilmez değildir!
Doğanın bile bir dengesi varken,
ilişkilerin dengesini bozmayın.
Hayatı güzel yaşamak istiyorsanız;
sevin, mutlu edin, yardım edin,
kendinize dikkat edin,
güzel yaşlanmaya çalışın,
çalışkan olun,
hobilerinize yer verin.
O zaman isteklerinizde haklı olabilirsiniz.
Yeni yılınız kutlu olsun.
Maskesiz günlerde buluşmak dileğiyle…
Belgin BAYKAL
Kendimi yazarak ifade ettiğimi anladığımdan beri yazdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Belki satırlarımda kendinizden bir şeyler bulursunuz☺️
16 Kasım 2020 Pazartesi
Hikayeden Sevmeler
En güzel umutların olduğu aşklar, hep kimsesiz kaldı...
Hiç bitmeyecek sanılan,
Yaşanılan duyguların,
Bir katili var artık!
Sevme umudunu yitirmiş kalpler, küskün ve yorgun…
Sevdanın olmadığı hayatlarda, kalplerimize vurduğumuz prangalarla,
Bitkisel yaşamı soluyoruz en derinden...
Evet üzülmüyoruz!
Kırılmıyoruz artık!
Kalplerimiz konforlu bir hayatın içinde,
Pili bitmemiş, saat gibi işliyor umarsızca…
İçeriği basit vedalara dayanan ve iz bırakmayan,
Küçük sevdalara, büyük imzalar atmakta yok artık!
"Aşk" sanılan kalp sancıları da inandırıcılığını kaybetti...
Biteceğini bildiğin hikayede, rol almak istemiyorsun belki...
Aldatmanın, aldatılmanın normalleştirildiği bu hayatta,
Korkuların bu kadar yoğunken, neyi gönlünce yaşayabilirsin ki?
Bazen susmaktır aldatışın, içine atmaktır!
Söylediklerin değil, söyleyemediklerindir ihanetin...
Yaralarını gizlemendir,
Yersiz gülmelerindir mutsuzluğun…
İşte sonunda gebesindir, hikayeden sevmelere…
Kahramansız ölmelere...
Sevgilerimle,
Belgin BAYKAL
Kendimi yazarak ifade ettiğimi anladığımdan beri yazdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Belki satırlarımda kendinizden bir şeyler bulursunuz☺️
31 Ağustos 2020 Pazartesi
“Dekolte Ruhlar” nihayet satışta…
Kendimi yazarak ifade ettiğimi anladığımdan beri yazdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Belki satırlarımda kendinizden bir şeyler bulursunuz☺️
Ezik Demeyin Kimseye
Toplumun sessiz kahramanlarıdır onlar. Kendini öne atmayan, ama her şeyin farkında olan insanlar. Onlara ezik derler, çünkü bağırmazlar. Çün...
-
Geçen gün gözüme bu cümle çarptı ve üzerinde yazı yazacak kadar düşündüm. "Anahtar gibi sadece kaybolduğunda aranan...
-
Kartal, kuş türleri içinde en uzun yaşayanlardandır. Bazıları 70 yıl kadar yaşar. Ama bu uzun ömür için, 40 yaşına gel...
-
Aile terapisti Dr. Susan Mandel, “Erkeklerin aldatmakla ilgili sorunları şu: Erkekler kadınlar gibi ilişkilerde yapıcı ve iletiş...




