İnsanın doğası en çok sevdiğine zarar vererek kodlanmış gibi
değil mi hayatta?
En büyük hataları hep sevdiklerimiz değer verdiklerimiz
yapmaz mı bize?
Seni seviyorum derken, başka sevgiler arayarak öldürmez mi
sevdiğini.
Ya da kardeşin, ağabeyin, ablan, annen, baban en
sevdiklerin en kıyamayanlar değil midir?
Sana kıyanlar ya da senin kıydıkların…
Herkes nazının geçtiği ya da sözünün geçebildiğine
yüklenmez mi?
Kemal Sunal'ın filmindeki Mazlum olmaz mıyız birilerinin
hayatlarında.
Ya da bizim Mazlum'umuz yok mudur, sözümüzün geçtiği?
Böyle düşününce;
Birisini öldürmek için şiddet ya da silah gerekmez her zaman.
Yavaş yavaş öldürürsün, mesela davranışlarınla, her gün dozajını biraz daha çoğaltarak.
Sevmezsin, konuşmazsın, yok sayarsın…
O gün daha çok öldürürsün işte.
Bazen silah tek kurşundur, o anlık acıdır belki.
Fazla acı çekmeden gidersin öldürüldüğünde.
Bir de gözünüzün önünde her gün öldürülen ama ölmeyenler vardır.
Duygusal şiddet görürler, dışlanırlar, aldatılırlar yok edilirler.
Siz onları idare ediyor sanırsınız ama her gün biraz daha ölürler.
Onlar ölürken sizi de öldürenler olmuştur mutlaka.
İçinizdeki güzel duyguları, güveni, sadakati, hayat
sevincinizi belki…
İşte insanı öldürmek için her zaman silah gerekmez.
Duygularında katili vardır, bizim öldürdüklerimiz, ya da bizi
öldürenler gibi...
Sevgiyle ve hayat sevincinizle kalın, kimseyi öldürmeyin,
kimse tarafından ölmeyin!
Hayatınızı elinize alın ve kimsenin harcamasına izin
vermeyin.
Belgin BAYKAL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder