Herkes eşini seçerken mutlu olmak ister!
Yani iyi bir eş seçersek "mutluluğa ulaşılabilir"
kodlamalarıyla hayatımıza yön veririz.
İyi eşe sahip olmak gerçekten mutluluk getirir mi?
Gerçekten istediğimiz şey iyi bir eş mi?
Bir arkadaşım yıllar önce, "Eşim o kadar iyi ki ayrılamıyorum" demişti.
O gün tam olarak anlayamamıştım onu.
Dışarıdan gördüğüm kadarıyla, bir bütünün yarısı gibiydiler.
Sanki yanında eşini görmezsem, nerede yarın diyesim vardı.)
Aralarında çok güzel bir uyum var gibiydi.
Her yere eşiyle birlikte gidiyordu.
Hatta bir gün onu kahveye çağırdığımda,
"Eşimi de getirdim bir sakıncası var mı? demişti."
Getirmişti artık ne sakıncası olabilirdi ki!
Tabii ki vardı.) Erkeğin olduğu bir muhabbetle baş başa yapılan bir muhabbet nasıl aynı
olabilirdi.
O bunun bile farkına varamayacak boyuta getirmişti beraberliklerini.
Özgürlüğünü başka birisine kendi elleriyle hediye etmişti.
Hiçbir arkadaşıyla tek başına görüşemiyordu.
Bir gün ona sorduğumda, "Ben gidersem tek başına, o da gitmeye başlar "dedi.
Tamamen kendini mahkûm etmişti aslında.
Başka bir gün bana, "Sana çok özeniyorum! Ne güzel, her kararını kendin alıyorsun, bizde her şey büyük tartışma konusu oluyor.
Günler sonra karara bağlayıp hamle yapıyoruz" demişti.
"Hayatta her şeyin bir bedeli var, ben bunu seçtim, sende onu" demiştim.
"Aslında çok bunaldım her şeyden, boşanmak istiyorum! dedi."
O kadar şaşkın bir şekilde bakmıştım ki, hiç ummadığım bir kişiden gelmişti inanamamıştım.
"Sadece saçmalıyorsun" diyebilmiştim.
Yüzüne baktığımda çok ciddiydi ve devam etti sözlerine.
Sence bu kadar iyi bir eşten ayrılmamı kim onaylar?
Bana sorsalar neden ayrılıyorsunuz? Diye, Ne diyebilirim ki?
Boşanma nedenlerimiz örf ve adetlerimiz de belli değil mi?
Aldatılmak, şiddet görmek, kumar, sanki bunlar olmazsa boşanma olmazmış gibi oturmuş
yasalarımız var bizim.
Ben ne diyebilirim bu şartlarda!
"Bence senin biraz yalnız kalmaya ihtiyacın var.
O zaman eşinin değerini daha iyi anlarsın" diyebildim.
"Yok aslında! Ben özgürlüğümü seviyorum onu anladım" dedi.
"Özgürlüğün adı yalnızlıktır.
Baştan sancılı geçer, sonra kendinle büyük bir aşk başlar.
Aranıza kimseyi almak istemezsin. İşte burası çok tehlikeli bir boyuttur.
Bunu ne kadar istediğini bilmen için biraz yalnızlığa ihtiyacın var.
Onsuzluk nasıl bir şey?
Hayatının her anında yanında olan bir kişinin yokluğuna hazır mısın?
Bunları yaşamadan anlayamazsın.
Onun için sakın çabuk karar verme!" Diyebildim.
Daha sonra uzun süre görüşemedik, bu arada ayrıldıklarını duydum.
Kendisini aramak zorunda hissettim. Şaşırdı sesimi duyunca…
Biraz konuştuktan sonra detaylara girdik.
Ayrılık sonrasını anlatmaya başladı.
"Her şey çok farklı artık!
O başka birisini buldu, ben yalnızlığımı…
Seni arayamadım çünkü her şey dediğin gibi oldu.
Çok sancılı bir süreç geçirdik.
Kararımı söylediğimde, beni anlamakta çok zorlandı ve çok haklıydı.
Sonra kararımda ki kesinliği görünce anlayış gösterdi.
Dediğim gibi tek suçu iyi olmaktı sanırım. Bazen pişmanlık duydum, bazen iyi ki dedim.
Her günüm başka bir duygusal yüktü. Sadece sevindiğim ve vicdanımı rahat ettiren şey, onun kıymetini bilen birisiyle beraber olması…
Arada görüşüyoruz alıyorum haberlerini. Aradan iki yıl geçti işte…
Şu an başka birisiyle görüşüyorum ama onunla evlilik istemediğimi anladım.
Bir daha kendime bunu yapmayacağım. Ne istediğimi bilmeden başka hayatlarda sorun
yaratmanın bir anlamı yok."
-Artık seninle görüşebilirim rahatça, ne zaman buluşuyoruz dedi mutlu bir kahkahayla…
Sesindeki mutluluk hoşuma gitmişti, beklediğimden daha iyiydi.
Sonunda kendine ulaşmıştı. Bundan sonra kendi hayatının ipleri elindeydi.
İyi eşler öldükten sonra da büyük acı bırakıyor, hep unutulmaz anılar ve iyilikler olunca insanın bir daha yaşama sevinci de geri gelmiyor.
Durum bu olunca, karar sizin!
İyi eş diye tutturmayın! Size uygun bir eş olsun yeter. :)
Sonra çok ağlarsınız…
Belgin BAYKAL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder