Yeterince teşekkür ediyor muyuz her şeye?
Ya da teşekkür etmeyi biliyor muyuz?
Ağzına hiç şükür ve teşekkür kelimesini almamış insanlar tanıdım.
Sadece bekler, lanet eder, küfreder, hiç iyi bir söz duyamazsınız.
Mekanik küfür savar gibi, kalbi sadece etten ibaret olan.
Bunlar toksik insan grubudur, kötü enerji verip ortamı kirleten.
Ama hayatın dengesinde iyi ve kötüyü ayırt etmek için bu insanlara da ihtiyacımız vardır.
Sonuçta cennette yaşamıyoruz, her insan iyi ve güzel olsun.)
Hayat ne kadar zor ve karmaşık olsa da muhakkak teşekkür edecek bir şeyler olmalı.
Sorunlu bir evde büyümüş itilmiş, kakılmış olabilirsiniz.
Birçok özelliğiniz görmezden gelinmiş yok sayılmışsınızdır.
Nefessiz kaldığınız ne çok zamanlarınız olmuştur.
İstemediğiniz kişilerle ilişki yaşayıp mutsuz ayrılmışsınızdır.
Sevdiğinizi sandıklarınızdan yeterince değer görememişsinizdir.
Sizin için parmağını kıpırdatmayan insanlardan hayat dersi almışsınızdır.
Sağlınızı kaybetmiş eskisi gibi kaliteli bir hayatınız kalmamıştır.
En sevdiklerinizi belki sırayla kaybetmişsinizdir.
İstismar edilmiş ve umutlarınız yıkılmıştır.
Bunları yaşarken hayat sizin için bitmiş olabilir. Kolay atlatılabilir şeyler asla değildir.
Ama zaman denen iyileştirici bir özellik vardır. Aynı acıları aynı şiddette hissetmemek adına kurulmuş bir sistem.
Burada belki gözden kaçırdığımız başka bir şey olabilir.
Neden bunları yaşamak zorunda kaldığımız?
Zorluğunu gördüğümüz halde kaçamadığımız durumlarda kalmak, kadere teslim olmayı gerektirir.
Belli ki sistemsel olarak bunları yaşamalıyız.
Bizim gücümüz bazı şeyleri değiştirmeye yetmez.
O kadar küçük kalırız ki, o gün anlarız aslında koca bir ‘hiç’ olduğumuzu.
Yaşadığımız her olay, her hikaye bizim hayatımız.
Bu hayattan geçerken öğrenerek, tecrübe ederek gidiyoruz.
Kimse buraya demir atamayacak bunu biliyoruz.
İşte bize sunulan bu hayata, her sabah sağlıkla başladığımız güne, sahip olduğumuz her şeye sonsuz teşekkür etmeliyiz.
Bunların hepsi bize verilen hediyelerdir.
Gerçekten bu hayatta en güzel şeyler bedava biliyor musunuz?
Gökyüzüne bakarak hayal kurmak,
Yürüyüş yapmak, çocuk sevmek.
Yaşlılarla sohbet etmek…
Deniz kenarında vakit geçirmek,
Birini düşünmek ve sevmek,
Her canlıya saygı duymak…
Temel ihtiyaçlarımızı karşıladığımız her an büyük mutluluktur.
Ben bu hayatta bana yaşatılan tüm mutsuzluklara ve mutluluklara, görev alan herkese çok teşekkür ediyorum.
Bu düşünce yapısına sahip olmak için herkesin çok katkısı oldu gerçekten.
Olgunlaşmak acı çekmekten geçer ve bu acıları zaman içinde kendin istediğin gibi yönetirsin.
Mesela mutlu olmak istemezsin, çünkü mutlulukla baş etmeyi öğrenmemişsindir. Onu sadece hayal edersin.
Diğeri en iyi bildiğin durumdur. Acılarını sarıp sarmalarsın ve kurban psikolojisine girersin.
Dertlerinle hava atarsın adeta.
Çünkü bilirsin mutlu insan sevilmez. İki dakika da tüm mutluluğunu emecek insanlarla dolar etrafın.
Çevremde malıyla mülküyle hava atanı gördüm ama hiç mutluluğuyla atanı görmedim.
Küçük şeylerle mutlu olan birisini görürseniz sarılın ona.
Büyük bir hazinedir aslında ama kıymeti çok bilinmez.
“Değerli taştan ancak sarraf anlar” derler ya o da sarrafını bekler.
Boğulmaya başlayan insanın en büyük hedefi kurtulup nefes almaktır.
İşte boğulmadan,
o aşamaya gelmeden hiç teşekkür ettiniz mi sahip olduklarınıza?
Aklınıza bile gelmedi değil mi?
İşte mutluluk, bolluk, bereket hep bu teşekkürde saklıdır.
Hepinize teşekkür ederim bu satırları okuduysanız.)
Belgin Baykal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder