Sıkıldığım Yerde, Kendimi Buldum
Bazen hiçbir şey yapmak istemem.
Bir şey izlemek, biriyle konuşmak, bir yere gitmek...
Hepsi fazlalık gibi gelir.
Ve sonra içimde tarif edemediğim o boşluk belirir:
Can sıkıntısı.
Eskiden bu his geldiğinde hemen bir şeylere sarılırdım.
Kapatmak isterdim, susturmak.
Ama zamanla fark ettim ki o sıkıntı, bana kötü bir şey yapmıyordu.
Aksine, benimle konuşmaya çalışıyordu.
Can sıkıntısı dediğimiz şey,
belki de ruhun sana “bir dur artık” deme şekliydi.
O hep kaçtığım boşluk,
aslında yazı yazmaya başladığım yer oldu.
Kelimeler o sıkıntının içinden geldi.
Yeni fikirler, eski yüzleşmeler,
unutulmuş anılar...
Hepsi o canım sıkıldığında çıkıp geldiler.
Çünkü sıkıntı, aslında bir davetmiş:
Kendine, içindeki yaratıcılığa, unutulmuş yanlarına…
Şimdi artık canım sıkıldığında seviniyorum.
Biliyorum ki bu his,
bir şeylerin doğum sancısı.
O yüzden belki de can sıkıntısı,
şikâyet değil, teşekkür etmem gereken bir şeymiş.
Ve şimdi fark ediyorum:
Sıkıldığım yerde, kendimi buldum.
Bu yazıyı da yine canım sıkılmaya başladığı bir anda yazdım.
Sizin de sıkılıyorsa ara ara kendinize dönün.
Belki yapmanız gereken ama hep ertelediğiniz bir şey bekliyordur sizi...
Sevgilerimle,
Belgin Baykal

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder