31 Ağustos 2020 Pazartesi

“Dekolte Ruhlar” nihayet satışta…


































Uzun zamandır hayata geçirmeyi planladığım o an geldi ve başardım. 
Bu yolda bana destek veren ve yüreklendiren 
herkese çok teşekkürler.🙏🤗 
Artık okuması sizden, ben sizin yerinizde olsam okurdum☺️
 belki sizden de bahsetmişimdir🤭 kitapyurdu.com eser altına yorumlarınızı bekliyorum...🍁📕🖌

https://www.kitapyurdu.com/kitap/dogrudanyayincilik/552670.html

7 Ağustos 2020 Cuma

Dışarıdan Nasılız?










Mağrur ve dik duruşluydu.
Gözü karaydı, dünya yansa geri dönmezdi.
Sürekli hata yapan ve özür dileyendi.
Hata yapan ama başkasına yükleyendi.
Zayıflıklarından utanan ve hırçınlaşandı.
Gururu için her şeyden vazgeçendi.
Sevmeyi bilmeyen ama sevilmek isteyendi.
Sürekli kırıcı ve yıkıcı ama affedilmeyi bekleyendi.
Menfaatlerinin adını uyanıklık ve akılla karıştırandı.
Yaptığı şeyin doğru olmadığını bilse de,
güzel cümlelerle kendisini ikna edendi.
Terk edilmeyi göze alamayacak kadar zayıf,
bir kalemde silecek kadar cüretkârdı.
Her şeyin mükemmelini kendinde gören
ve başkasını sürekli ayıplayandı.
Başarılarını sadece kendisine yükleyen,
emeği olanlara teşekkür edemeyendi.
Her şeyin en iyisine kendisini layık gören,
başkasını yok sayandı.
Acılarını büyüten ve besleyen,
mutluluğunu gizleyen ve sakınandı.
Yalan söylemekten kaçınmayan ama
başkasının yalanlarından hiç hoşlanmayan ve affetmeyendi.
Kendi özgürlüğünü korumak adına herkesi karşısına alan
ama başkasına nefes aldırmayandı.
Kimseye güvenmeyen ama
kendisine sonuna kadar güvenilmesini isteyendi.
Hayatındaki bütün boyun eğişlerine,
en yakınlarını suçlayandı.
Başına gelen her şeyden suçlu arayan
ama asla kendini sorgulamayandı.

Bugünkü kimliğimizi ne çok özelliklerle zenginleştiriyoruz, değil mi?
En büyük şikâyetlerimiz hep birbirimizden olmuyor mu?
İş hayatımız, özel ilişkilerimiz, ailemiz ve sosyal yaşamımızda
hep konuştuğumuz bir başka kimlikteki insanlar değil mi?
Onları anlatırken kendimizi bile kaybediyoruz…
Keşke şöyle olsa, böyle olsa hiç sorun olmaz gibi…
Ama gerçekte hayatın ve biz insanların mükemmel olma şansı yok.
Sadece yaradılış olarak mükemmel varlıklarız
ama donanım konusunda çok eksiklerimiz var.
Bizi tamamlayan insanlarla bir araya gelme şansımız da çok az olduğu için,
hayatımız hep bu memnuniyetsiz ve şikâyet dolu cümlelerle geçecek.

Ne mi yapmalıyız?
Bize iyi gelmeyen ve zarar veren insanlardan uzak durmalıyız.
Eğer kendimizle yüzleşip o insanın biz olduğuna karar verirsek,
aynı şeyi başkalarının iyiliği için yapıp geri çekilmeliyiz.
Başkalarının iyiliği ve mutluluğu sizin ilgi alanınıza girmiyorsa,
o zaman mutsuz olmaya en büyük aday sizsiniz.
Kendinizi alkışlayın.

Sevgilerimle
Belgin BAYKAL

21 Haziran 2020 Pazar

Sözler Kayıt Altında







Günlük hayatımızda, her an aklımızdan geçirdiğimiz iyi ya da 
kötü şeylerin karşımıza bir gün çıkacağını biliyor musunuz?
Siz boş konuştuğunuzu sanırken, aslında bunların hepsinin 
kayda geçtiğini bilseniz, ona göre dua ederdiniz.
Mesela, "Asla yapmam" dediğiniz şeylerin içinde 
bulmaz mısınız kendinizi?
Peki, bulmayacağınızın garantisi var mı?
Ya da bir gün çok sıkıldığınız, bunaldığınız hayatınızın 
özlemini çekeceğiniz hiç aklınıza gelmez, değil mi?
Hayatın enteresan bir döngüsü var.
Hiçbir şey aynı gitmiyor aslında…
Siz her şeyin aynı olduğunu düşünürken; 
zenginlik, fakirlik, sağlık, evlilik, ayrılık, akıl, yaş... 
Sabitleyebilir misiniz?
Ya düşünceleriniz; sevginiz, sevdanız, unuttuklarınız, boş verişleriniz, 
üstünde durduklarınız… Hep aynı mı?
On yıl önceki sizle, şimdiki siz aynı mısınız?
İşte bu müthiş değişiklik, insanın olgunlaşması ve 
başka bir boyuta geçişi oluyor.
Doğru bildikleriniz yanlış, yanlışlarınız doğru olarak karşınıza çıkıyor.
Dost dedikleriniz kendi avuntularınız, yabancı dedikleriniz 
gerçek dostluk gösterenler olabiliyor.
Düşman bildikleriniz bazen sizi en iyi tanıyan;
Aileniz diye sarıp sarmaladıklarınız bazen en büyük yanılgınız olmuyor mu?
Bunun farkında olanlar, izole hayat peşinde.
Kendi karantinalarını kendileri ilan etmiş ve azınlıkta…
Dünyada ve çevremizde olan biten tüm olumsuzluklar 
insanı çaresiz bırakmıyor mu?
Bunlardan arınmak adına, kendi ruh sağlığını korumaya alıyorsun.
İşte gerçek mutluluk şimdi başlıyor…
Eskisi kadar canının yanmadığını anladığın zaman mutlu oluyorsun işte!

"Şu an ne hissediyorum biliyor musun?
Çaresiz veya kızgın hissetmiyorum.
İyi veya kötü hissetmiyorum.
Hiçbir şey hissetmiyorum ki bu, harika hissettiriyor."
– Dr. House

Geldiğiniz nokta bu olursa, mutluluk kapıda!

Sevgilerimle,
Belgin BAYKAL

20 Mart 2020 Cuma

Cahil Kal! Mutlu Kal!



Cehalet sorgusuz, sualsiz bir yaşamdır.
Ne anlatırsan, sorgulamadan hemen inanır.
Başkalarının hikâyeleri onların kitaplarıdır.
Kendi öğretilerine göre dinler ve inanırlar.
İşine gelmeyen konularda hemen zorbalaşır.
Hiçbir şey bilmeden her şeyi bildiğini sanır.
Nerede nasıl davranacağını asla bilemez.
Parası varsa, kral benim sanır.
Umarsızca her şeyi satın alabileceğini düşünür.
Eğitemezsin, zaten bu yüzden cahildir.
Cehaletin okumakla ilgisi yoktur.
Öğrenememek ve gelişememek asıl cahilliktir.
Kendi doğrularında kaybolup giderler.
Menfaatlerine göre yaşamayı tercih ederler.
Başkalarının hayatları en büyük tutkularıdır.
Yeniliğe kapalı, paraya ise sonuna kadar açıktırlar.
Kolayca iftira atar, dedikodu yaparlar.
Mal ve mülk tek sohbet konularıdır.
Doğurmak için doğurur, düşünmez nedenini.
Evlenmek için evlenir, sorgulamaz anlamını.
Kötülüğe karşı çok çabuk etkilenirler.
En küçük şeylere hemen tav olurlar.
Öğrendikçe mutsuz olacaklarını hissederler önceden.
İstedikleri bilgiyi alır, diğerine kapalıdırlar.
Kendi kurdukları dünyada mutlu yaşarlar.
Başkalarına verdikleri zarardan habersizdirler.
“Hatalı insana uyarı yap, teşekkür eder.”
“Cahile uyarı yap, hakaret işitirsin” derler.
Anlamak maliyetlidir: emek, gayret ve samimiyet ister.
Yanlış anlamak kolaydır: biraz niyet, biraz cahillik yeter.

Sevgilerimle,
Belgin BAYKAL

6 Şubat 2020 Perşembe

Yaşlanmak mı?










Yaş aldıkça, aldığım yaşları sevmeye başladım.
Ruhumdaki değişimi, dinginliği daha çok hissediyorum.
Koşuşturmalarım, telaşlarım, yorgunluklarım azalıyor artık.
Elimdekileri, olmayanlara tercih ediyorum her gün.
Zor zamanlarda yanımda olanlar da değişti.
Ben değiştikçe, çevrem de bana uyum sağladı.
Her dönemi sevgiyle, anlayışla hatırlıyorum şimdi.
Ne kırgınlığım kaldı, ne de sitemim.
Yaşanması gereken her şey yaşanmış ve bitmiş.
Kimisinden ders, kimisinden huzur almışım sadece.
Yaşlanmak mı? Evet… Biraz ürkütüyor hâlâ.
Ama onunla da baş edebileceğimi hissediyorum.
Sağlıklıysam, kendi hayatımı sürdürebilirsem yaşlanabilirim.
Bilgece sohbetler ederim, limonlu çay eşliğinde.
Konu bulamazsak çiçeklerden, havadan, sudan konuşuruz mesela.
Eskileri yad ederiz, anılarla çay içeriz.
Yeni kitaplar okuruz, güzel filmler buluruz birlikte.
Yaşlanırız, yaş alırız bir şekilde akışta.
Korkum yok artık, hayat bildiği gibi gelsin.

Sevgilerimle,
Belgin BAYKAL

20 Aralık 2019 Cuma

Eşiniz İyiyse!







































Herkes eşini seçerken mutlu olmak ister.
İyi bir eş mutluluk getirir diye düşünürüz.
Peki gerçekten iyi eş mutluluğu getirir mi?
Asıl istediğimiz şey iyi bir eş mi acaba?
Bir arkadaşım demişti: “Eşim o kadar iyi ki
ayrılamıyorum!”
O zamanlar tam anlayamamıştım onu.
Dışarıdan bakınca çok uyumlu bir çiftti.
Sanki eşi olmadan eksik kalır gibiydi.
Her yere birlikte gidiyorlardı.
Bir gün kahveye çağırdım onu.
“Eşimi de getirdim, sakıncası var mı?” dedi.
Artık getirmişti, sakıncası ne olabilirdi ki?
Ama vardı elbette.
Erkeklerin arasında yapılan muhabbet başkadır.
Bunu fark edemeyecek bir hale gelmişti.
Özgürlüğünü kendi elleriyle teslim etmişti.
Hiçbir arkadaşıyla yalnız görüşemiyordu.
Sorduğumda şöyle dedi:
“Ben gidersem o da yalnız gitmeye başlar.”
Kendini tamamen mahkûm etmişti aslında.
Bir gün yine şöyle dedi bana:
“Sana çok özeniyorum. Her kararını kendin alıyorsun.
Bizde her şey büyük tartışma konusu oluyor.
Karar günler sonra zor veriliyor.”
“Hayatta her şeyin bir bedeli var,” dedim.
“Ben bunu seçtim, sen onu.”
Sonra bombayı patlattı: “Boşanmak istiyorum.”
Şaşkınlıkla baktım, inanamamıştım duyduklarıma.
“Sadece saçmalıyorsun,” diyebildim.
Ama yüzündeki ciddiyet bambaşkaydı.
“Sence bu kadar iyi bir eşten ayrılmamı
kim onaylar?” dedi.
“Boşanma nedenimiz ne olacak?
Aldatma yok, şiddet yok, kumar yok.
Bizde bunlar yoksa boşanma da yok zaten.
Ne diyebilirim ki?”
“Senin yalnız kalmaya ihtiyacın var,” dedim.
“Belki eşinin değerini o zaman anlarsın.”
“Hayır,” dedi. “Ben özgürlüğü seviyorum, onu anladım.”
“Özgürlük yalnızlıktır, başta sancılı geçer.
Sonra kendinle büyük bir aşk başlar.
Aranıza kimseyi almak istemezsin.
İşte burası tehlikeli bir boyuttur.
Ne kadar istediğini anlamak için
biraz yalnızlık şarttır.
Onsuzluk nasıl bir şey?
Yanında hep olan biri artık yok.
Hazır mısın buna?
Bunları yaşamadan anlayamazsın.
Sakın çabuk karar verme!” dedim.
Uzun süre görüşmedik sonra.
Ayrıldıklarını duyunca aramak istedim.
Şaşırdı sesimi duyunca.
Sonra uzun uzun konuştuk.
“Her şey çok farklı artık,” dedi.
“O başka birini buldu,
ben yalnızlığımı…”
“Seni arayamadım, her şey dediğin gibi oldu.
Sancılı bir süreç geçirdik.
Kararımı söylediğimde o çok zorlandı.
Ama sonra anlayış gösterdi.
Tek suçu iyi olmaktı sanırım.
Bazen pişmanlık duydum, bazen iyi ki dedim.
Vicdanımı rahatlatan tek şey,
onun kıymetini bilen biriyle olması.
Arada görüşüyoruz.
İki yıl geçti üzerinden.
Şimdi başka biriyle görüşüyorum ama
evlilik istemediğimi fark ettim.
Bir daha kendime bunu yapmayacağım.
Ne istediğimi bilmeden
başkalarının hayatında yer almayacağım.”
“Artık seninle rahatça görüşebilirim.
Ne zaman buluşuyoruz?” dedi.
Sesindeki mutluluk beni çok sevindirdi.
Kendine ulaşmıştı sonunda.
Bundan sonra ipler kendi elindeydi.
İyi eşler gittikten sonra da iz bırakır.
Acı, anılar ve iyilikler hep kalır geride.
Yaşama sevinci bile geri gelmez bazen.
Durum böyleyken karar sizin.
Ne istediğinizi gerçekten bilin,
Yoksa çok ağlarsınız…

Belgin BAYKAL

8 Aralık 2019 Pazar

Anlaşamıyoruz Demeyin!










Birbirlerine bağırdılar, hakaret ettiler.
Sonra hiçbir şey olmamış gibi yemek yediler.
Bu sahne size de tanıdık geliyor mu?
Anlaşamayanların normalleştirdiği bir iletişim biçimidir bu.
Siz çözüm aradıkça onları mutsuz edersiniz aslında.
Çünkü huzurdan hoşlanmazlar; sorunla beslenirler.
“Huzur istiyorum” derler ama adım atmazlar.
Hayatlarında değişiklik istemezler, çözümden kaçarlar.
Sadece şikâyet eder, kurbanı oynarlar.
En büyük korkuları şikâyetsiz kalmak olur.
Dertsizlik, sorun yokluğu onları çıplak bırakır.
“Sorun kotamı bugün neyle doldursam” diye düşünürler.
Amaca ulaşınca yeni sorunlar üretme başlar.
Çevresini suçlar, herkes ona haksızlık etmiştir.
Kendisi hep masum, sessiz, işinde gücündedir.
Biraz sinirli olabilir ama nedeni çevresidir.
Yardım etmeye kalkmayın, arada kalırsınız.
Çünkü geçim şekilleri budur: çatışarak yaşamak.
Ama bunu fark etmez, anlaşamadıklarını sanırlar.
Biri ayrılmak istese mutsuzluk başlar hemen.
Çünkü ayrılığa asla hazır değillerdir.
Birbirlerine sandığınızdan fazla bağlıdırlar.
Sizden çözüm isterler ama aslında istemezler.
Çözüm götürürseniz dışlanırsınız, düşman ilan edilirsiniz.
Size “yuva yıkan” gözüyle bakılır.
O yüzden bırakın bildiklerini yaşamaya devam etsinler.
Sadece dinleyin, geçin, susun.
Gerçekten anlaşamayanlar yollarını ayırandır.
Huzuru seçip maddiyatı ikinci plana koyandır.

Belgin BAYKAL

Ezik Demeyin Kimseye

Toplumun sessiz kahramanlarıdır onlar. Kendini öne atmayan, ama her şeyin farkında olan insanlar. Onlara ezik derler, çünkü bağırmazlar. Çün...