Kapı kapandı. İçimde koca bir hüzün.
Ne yapmam gerektiğini anlamakta zorlanırken...
Elimde yeni aldığım süpürgeyle, hunharca tüm odaları dolaşıyorum.
Sanki yerleri değil, bizden kalanları süpürüyorum.
Paşa gönlüm değil mi, yüzleşiyorum işte.
Al, her şeyi atıyorum.
Attıkça evimdeki fazlalıklar azalıyor,
ben nefes alıyorum.
Yetmiyor içimdeki kavga...
Müzikle çamaşır suyunu karıştırıp,
elinin değdiği her yeri temizliyorum.
İhanetin olduğu yerde, el kiri insanı rahatsız ediyor, biliyorum.
Biri gidince kalp kırılır derler ya…
Benim kırılan tek şey, cam silerken elimden kayan vazo oldu.
Kusura bakma, duygusallıktan değil, eldeki bez kaygandı 😌
Gideni süpürmek gibi bir adetim yoktu aslında.
Ama izini silerken yere biraz da sirke döktüm.
Antibakteriyel yaklaşıyorum artık ilişkilere.
Sen aşkı “aldatmak” diye tanımladın.
Ben artık “nefes almak” diyorum.
Ve şimdi… içeri mis gibi bahar temizliği kokusu yayılıyor.
Sen gittin.
Ben evi de, gönlümü de havalandırdım.
Gittin diye yıkılmadım…
Sadece evi temizledim.
Ve sonra...
Pencereleri açtım.
Hayat geri geldi...
Gidenin arkasından üzülmeyin.
Sizin için hayırlısı olan olmuştur mutlaka…
Sevgilerimle,
Belgin Baykal



