Aşkın yaşı olur mu?
Ya da en çok kime yakışır?
Kim karar verir buna?
Bizler, başkalarının aşklarıyla uğraşmayı çok severiz.
Yaşına, başına, kariyerine, zenginliğine, fakirliğine, boyuna, kilosuna…
Her şeyine göre eleştiririz.
Sanki aşkın bir ölçüsü, bir kuralı, bir şekli varmış gibi.
Ama düşünmeyiz…
Aşk aslında bir gönül hastalığıdır.
Kime tutulacağınızı bilemezsiniz.
Aşk, mantığın devre dışı kaldığı hâlidir.
Gerçekleri göremezsiniz.
Sadece bir kişiye odaklanır,
ona kilitlenirsiniz.
Dışarıdan bakan herkes görür ilişkinin gidişatını.
Ama bir tek siz göremezsiniz.
Çünkü gönlünüz artık başka bir frekanstadır.
Ne deseler faydasızdır.
“Olmaz” derler,
“Yürümez” derler,
“Vazgeç” derler…
Ama hiçbirini duyamazsınız.
O kişiyi yüreğinizden koparamazsınız.
O sizinle kalır.
Nereye giderseniz gidin,
yanınızda taşıdığınız tek şey o duygudur.
Aşktır.
Ve aşkı bitirecek tek şey de yine sizsiniz.
Vazgeçtiğiniz anda aşk biter.
Aşkın yaşı başı yoktur.
Herkese yakışır sevmek.
Evet, aradaki yaş farkları sorun getirebilir.
Ama önemli olan, aşkı limitleri zorlamadan,
hak ettiği sadelikle, hak ettiği derinlikle yaşamaktır.
Cemal Süreya’nın dediği gibi:
“Okyanusta ölmez de insan,
gider bir kaşık sevdada boğulur.”
İşte aşk bu:
Olmaz dediğin ne varsa,
asla dediğin her şeyin olur hâli…
Sevgilerimle,
Belgin BAYKAL
