29 Eylül 2015 Salı

Hayatımız Yalan!

 


Her geçen gün değerlerimizden uzaklaşırken, diğerlerinden de uzaklaşır olduk.

Daha çok şeye sahip olma ama daha az kişiyle görüşme eylemi.

Herkesi potansiyel alıcı ve sömürücü görmek ama kendimizi her şeyden saf dışı tutmak…

Kimseye güvenmemek ama kendimizin de güvenilirliğini ölçmemek!

Her konuda ahkam kesmek ama “Sen yap” denildiği anda yok olmak!

Sadece almaya odaklı, talep ve istek dolu ama vermek konusunda düşünceli ve endişeli!

Sevmek konusunda temkinli, sevgi beklerken karşıdan fazlasıyla alma odaklı.

Saygı beklerken fazla hassas, başkasına gösterirken “Neden göstereyim ki” şekli…

Bütün bunları düşündükten sonra; insanın her şeye bakışı değişiyor. 

Neyi, neden ve kimin için yapmak gerektiğini algılayamıyorsun!

Bulunduğunuz ortamlarda, sahte bakışlar ve sahte gülüşlerle karşılaşıyorsunuz.

Ve aynı sahtelikte sizde cevap vermek zorunda kalıyorsunuz.

İçten hissettikleriniz sizin çevreniz, diğerleri de “Ötekiler” olarak yerini alıyor.

Hemen sınırlar koyuluyor ve ön yargılar başlıyor çalışmaya.

Tanımadığımız kişilerin asıyoruz fermanlarını, kesiyoruz bize ulaşan yollarını…

Başlıyoruz yalnızlıktan ve şansızlıktan dem vurmaya;

Yüzleşemiyoruz bir türlü kendi aynamızla!

“Her şeyi bekliyorum ama ne veriyorum ben insanlara” diyemiyoruz.

Herkeste bir haklılık olgusu, farkındalık yoksulluğu…

Herkesten anlayış bekliyoruz ama kimseye göstermek istemiyoruz.

Çünkü temel oyuncu “Ego” buna izin vermiyor!

Her an size, kim olduğunuzu hatırlatıyor.

Sizi diğerlerinden ayırıyor ve kibirli hale getiriyor.

Birisi için bir şey yaptığımız zaman havamızdan geçilmiyor,

İşte! Kendimizi fazlasıyla değerli hissederken, 1 dk. sonra başımıza neler gelebileceğini bilebiliyor muyuz?

Belki bir anda büyük bir doğa olayı ile karşı karşıya kalıp her şeyinizi kaybedeceksiniz.

Sizi siz yapan her şeyi… Bununla birlikte egonuzu da…

Hayat bu kadar pamuk ipliğine bağlıyken; biz neden bu kadar sahte ve bize ait olmayan şeylerle kafa yoruyoruz ki;

Neye sahip olmak istiyorsanız, gün gelecek onlarda sıradan olacak.

Önemli olan, sahip olduklarınızın kıymetini bilin ve ona göre yaşayın.

Gerçekten sevin, gerçekten sarılın, gerçekten üzülün ya da gerçekten nefret edin.
Duygularınızın arkasında durun yani!
Sahte olan her şey karşı tarafa geçer. Siz ne kadar saklamaya çalışsanız da.
Her şey doğasında güzeldir. Siz de “Gerçek” olun. 
Kendinizi farklı gösterme çabalarına girmeyin.

“Ya olduğunuz gibi görünün ya da göründüğünüz gibi olun”


Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken, sen “HİÇ” ol. Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı, nasıl ki çömleği ayakta tutan dışındaki biçim değil, içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutanda benlik zannı değil! Hiçlik bilincidir…


Hz. Mevlâna…


Sevgilerimle,

Belgin BAYKAL

Hiç yorum yok:

Konuşmamız Gerek

  Kendime bir hedef koymuştum. 3 tane kitap yazıp zirvede bırakacağım diye.) Aynen de verdiğim sözü tuttum. Yeni bir kitapla tekrar karşınız...