Posta kutusunda bulduğum küçük bir not, beni olduğum yerde durdurdu.
“Keşke senin gibi olabilsem.”
Kimdi?
Neden böyle bir şey yazmıştı?
Ve neden beni seçmişti?
Kendimle kavgalı olduğum bir dönemdeydim.
Yorgun, sıradan, eksik hissediyordum kendimi.
Oysa bir başkasının gözünde,
belki de güçlü, ilham veren, hatta “özenecek biri”ydim.
İşte o not, içimde sessizce bastırdığım duyguları uyandırdı.
Dönüm noktası gibiydi.
Artık kendimi daha az yormaya karar verdim.
Zamanımı çalan, beni tüketen herkesle arama mesafe koydum.
Kendimle kavga etmeyi bıraktım.
Daha çok okumaya başladım.
Okudukça başka hayatlara karıştım,
başka bedenlerde yaşadım, başka duygulara dokundum.
Bazen kaybettim, bazen sevdim.
Bazen gözyaşıyla ıslanmış sayfalarda buldum kendimi.
Ve en sonunda… yine kendime döndüm.
Çünkü fark ettim ki;
Senin sıkıldığın ne varsa,
bir başkası ona hayranlıkla taliptir.
Hayatına sen bıkmış gibi bakarken,
bir başkası “keşke onun yerinde ben olsam” diyordur.
Ve bu bile, insanın kendine yeniden şefkatle bakması için yeterli bir nedendir.
Şimdi yine posta kutusunun önündeyim.
Elimde bir not var.
Yine ben yazdım.
Ama bu kez fark ederek, şefkatle, içtenlikle…
“Kendinle gurur duymalısın.”
Belki bir gün,
benim gibi kendinden yorulmuş biri bulur da okur.
Ve hatırlar:
"Her nefes bir ödülse,
seçtiğin hayat da onun bedeli olsun."
Sevgiyle kalın…
Belgin BAYKAL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder