Sabah uyanmış, her zamanki rutin işlerini yapıp işine gitmek üzere evden çıkmıştı Sedef.
Arabasını çalıştırdığında benzinin az kaldığını görmüş, en yakın istasyona uğramıştı.
Hiç görmek istemediği komşusu Mine Hanım, kasada ödeme yapıyordu.
Ne zaman onu görse, bir sürü sorununu üstlenmiş gibi ayrılıyordu yanından.
İşte yine oradaydı...
Bakalım! Bugün ne derdini dinleyecekti?
Hasta mıydı? Niye bu kadar halsiz bakıyordu post makinasına?
Yavaşça yaklaştı yanına, isteksiz bir şekilde selamlaştılar.
Sedef halini görünce yine sormadan edemedi. Ne de olsa komşulardı.
-Geçmiş olsun! İyi misiniz? Dedi.
-Çok teşekkür ederim, kaç gündür atlatamadım bir türlü.
-Soğuk algınlığı işte! Bir sıcak, bir soğuk direncim de düşmüş yorgunluktan.
-Neden dışarıdasınız, evde istirahat etseydiniz keşke?
-Ben ve istirahat etmek dedi sitemli bir şekilde gülümseyerek.
-Ben durursam hayat durur! Evde beni bekleyen ikizler ve düzen hastası bir eşim var.
İşte yine başladı dedi içinden ama yine de devam etti sorularına Sedef…
Biraz da onun meraklı olmasından kaynaklanıyordu bu sohbetler
-Anlıyorum haklısınız. Eşiniz yardımcı olmuyor mu? Sonuçta hastasınız…
-Oluyor tabii, olmaz mı? Mesela ilaç taşır eve, meyve filan alır. Onları sıkıp hemen içmemi ister. İlaçlarımı alıp almadığımı sorar. Çünkü hemen iyileşmem gerekir. Evdeki düzenin bozulmaması için, en hızlı nasıl iyileştirilir onu planlar.
Sedef’in gözleri kilitlenmişti Mine Hanım'a.
Bir yandan eline kolonya dökerken, diğer yandan içini döküyordu Sedef'e yine.
Ayaküstü kenarda konuşmayı derinleştirdiler. İstasyonda boştu…
Belli ki ne Sedef’in soruları bitecek, ne de Mine Hanım'ın anlatacakları.
-Yani ev işlerine, çocuklara filan destek olmaz mı? Diye devam etti.
Şöyle bir baktı Sedef'in yüzüne, 'sen neden bahsediyorsun' der gibiydi.
-Yok canım olamaz! Bilmez öyle şeyleri, öğrenmemiş… Ben de sorun çıkmasın diye öğretemedim.
-O kusursuz, düzenli hayat ister.
-Akşam eve geldiği zaman kendisini planlayarak gelir.
-Okuyacak kitabı, oynanacak oyunu, izlenecek filmleri vardır.
-Onu şaşırtacak ya da planını bozacak her şey sinirlendirir.
-Onun için hastalığımı bile belli etmeden yaşamaya çalışırım dedi.
-Bunu neden yapıyorsunuz kendinize? Diye sordu Sedef…
-Evet güzel soru ama ben de bilmiyorum, böyle görmüş böyle alışmışım.
-Dün akşam, işten dönerken çocukları kreşten aldım getirdim, duşlarını aldırdım biraz oynadılar sonra yatırdım. Hem halsizim hem de midem ağrımaya başladı. Mutfakta kendime nane limon kaynatırken eşim yanıma geldi.
-Biraz kırgınlık var üzerimde, bana ıhlamur yapar mısın? Dedi.
Sedef gözlerini kocaman açmıştı, "Gerçekten mi?" Diye sordu.
-Tabii ki gerçekten, ben tek başına hasta da olamam. Hemen onun da hastalanması gerekir.
-Bak hakkını yiyemem, bu konularda çok uyumluyuzdur dedi zoraki gülerek.
Sedef de gülmüştü. Sonra ne oldu dedi?
-Yüzüne baktım diye suç oldu, bir de tersledi beni.
-Ne oldu? Niye baktın yüzüme dedi.
-Tek başına hastalanma lüksüm bile kalmamış dedim.
-Allah Allah hastalık bu, ben mi istiyorum hastalanmayı. Senden gelen virüs evde geziyor işte.
-Bana da bulaştı demek ki, sorun yapacaksan ben hallederim.
-Nerede ıhlamur? Dedi.
-Sinirlerim o kadar bozulmuş ki, bir anda ağlamaya başladım.
-İnsan kendisini çok güçsüz ve korumasız hissediyor böyle zamanlarda. Ben çok ağlıyorum hastayken…
-O da alışamadı bir türlü, 'bir ıhlamur istedik, geldiğimiz noktaya bak' dedi.
-Size o sırada sarılsa iyi gelir miydi dedi Sedef?
-Hayatım niye sarılsın, ayrıca virüslüymüşüm. O anda zaten iyi gelmez, onu hayatımın prensi olarak görmüyorum ki, sorunlarımın bir parçası olarak görüyorum.
Daha doğrusu sarılması çok inandırıcı olmaz, belki ondandır.
Sonra Sedef'e baktı gülerek;
-O kadar belli ki evlenmediğin, şu hasta halimle sabah sabah güldürdün beni dedi.
Sedef de şaşırmıştı, normal ve anlaşılır bir şey söylemişti kendi dünyasına göre, nesi komik? Diye düşündü.
Ama yine de gülmüştü…
-Sonra ne oldu peki? Dedi Sedef.
-Sorun çıkmasın diye ona da ıhlamur kaynattım, götürdüm ikram ettim.
-İkimiz de kendi hayatımızın rutinlerinde hastalıklarımıza bireysel devam ettik.
Sedef de buna gülmüştü.
-Bireysel hastalık güzelmiş, bu bana daha çok uydu dedi.
-Uyar tabii, bu günlerinin kıymetini bil. Kendi sorumluluğunun dışında bir şeyin olmaması bazen çok güzeldir.
-Şimdi işten izin aldım eve geçiyorum. Çocuklar gelmeden biraz evi toparlayayım, sonra yemek faslı derken biraz uzanırsam çok iyi olacak.
-Arada yardıma gelen bir kadın vardı, o da daha iyi bir iş bulmuş.
-Anlayacağın her şey üstüme kaldı.
Sedef üzülmüştü bir an. Ona iyi gelecek bir cümle bulmak istedi.
-İkizler sorun olursa bana da yollayabilirsiniz akşamları, o sırada siz de biraz dinlenirsiniz diyebildi sadece.
-Ah Sedefçiğim ne güzel insansın, bizimkiler isterse tabii ki yollarım.
-Sen de hastalandığın zaman burada bir ablan olduğunu unutma! Oldu mu? Her konuda bana gelebilirsin, sakın çekinme dedi.
Sedef'in çok hoşuna gitmişti bu sözler, kendisini bir an daha iyi hissetmişti.
Artık aralarında komşuluktan öte güzel bir bağ olduğunu düşündü ve abla olarak hitap etmek istedi. “Sana iyi gelmeyen insanlardan uzak dur” lafını da bir an sevmedi. Kimin kime ne zaman iyi geleceğini kimse bilemezdi. Mesafeli ilişkiler her zaman en iyi gelendi.
Her insan birbirine muhtaçtı, insanın her günü aynı olmayabilirdi. Bu yakınlık ona da iyi gelmiş sesine yansımıştı.
-Tamam Mine Ablacığım, çok geçmiş olsun tekrar, benim işe yetişmem gerek dedi.
Yine omuzlarında büyük bir yükle arabasına binmişti ama bu sefer gönüllüydü taşımaya. Gerçekten çok üzülmüştü haline.
Bir de 'hastalanınca buradayım' demesi çok güzeldi.
Yol boyunca onu düşündü…
Kadıncağız, hayatını paylaştığı eşi tarafından hiç dinlenmemiş, suçlanmış gibiydi.
"Nasılsın" dediğin zaman bütün hayatını bir başkasına rahatça anlatacak kadar yalnız bırakılmıştı anlaşılan.
"İnsanlar sorunlarını hiç tanımadıkları insanlara daha rahat anlatırmış. Tanıdıkça azalırmış içten anlatımlar" diye bir yerde okuduğunu hatırlamıştı Sedef.
Karşılaşmak istemediği komşusuna şu an bambaşka duygularla bakıyordu.
Dışarıdan gördüğü o sıcak aile tablosu, gözünde buz gibi bir değer almıştı.
Bugün dinlediklerinden sonra kendi hayatını daha çok sevdi.
-Umarım karşıma benim de böyle bir eş çıkmaz dedi.
Bilmiyordu ki birçoğu böyleydi. Ama bu hayatı yaşamak ve şekillendirmek sizin elinizdeydi.
Hastalıksız, sağlıklı günler olsun tüm eşlere…
Sevgilerimle,
Belgin Baykal