20 Mart 2020 Cuma

Cahil Kal! Mutlu Kal!




Sorgusuz sualsiz bir yaşamdır cehalet!
Ne anlatırsan ona inanır!
Başkalarının hikayeleri onların okudukları kitaplardır.
Kendi öğretilerine göre dinlerler ve ona göre inanırlar.
İşlerine gelmeyen şeylerde zorbalaşırlar.
Hiçbir şey bilmezken her şeyi bildiklerini sanırlar.
Nerede nasıl davranacağını bilemezler.
Paralı ise kral odur.
Umarsızca her yeri satın alır davranışlarıyla.
Eğitemezsin, onun için cahildir zaten.
Cahilliğin okumakla da ilgisi yoktur.
Cahillik öğrenememek ve gelişememekle alakalı bir şeydir.
Kendi doğrularında kaybolurlar.
Menfaatleri doğrultusunda yaşamayı tercih ederler.
Başkalarının hayatları en büyük ilgi alanlarıdır.
Yeniliğe açık değillerdir, sadece paranın getirdiği zenginliğe açık olurlar.
Çok kolay iftira atarlar ve dedikodu yaparlar.
Mal ve mülk tek muhabbetleridir.
Doğurmak için doğurur!
Evlenmek için evlenirler!
Beyinleri kötü şeylere karşı çok çabuk yıkanır!
Küçük şeylere tav olurlar...
Öğrendikçe mutsuz olacaklarını önceden kavramışlardır.
İstedikleri bilgiyi alırlar, onun dışındakilere izin vermezler. 
Kendi yarattıkları dünyalarında mutlulardır.
Başkalarına verdikleri mutsuzluktan ve rahatsızlıktan haberdar bile değillerdir.
"Hatalı insana hatasını göster, sana teşekkür eder. Cahil kişiye hatasını göster, sana küfür ve hakaret eder."

Anlamak masraflı iştir; emek, gayret ve samimiyet ister. Yanlış anlamak kolaydır oysa. Biraz kötü niyet biraz da cahillik kafidir.


Sevgilerimle,

Belgin BAYKAL

6 Şubat 2020 Perşembe

Yaşlanmak mı?










Yaş aldıkça aldığım yaşları sevmeye başladım.
Artık ruhumdaki değişimi ve dinginliği daha çok hissediyorum.
Koşuşturmalarım, telaşlarım, yoruluşlarım daha da azaldı.
Her gün elimde olanları olmayanlara tercih ediyorum.
Zor zamanlarımda yanımda olanlarda değişiyor benim gibi.
Her dönem sahip olduğum her şeyi sevgiyle anıyorum.
Kimseye ne kırgınlığım ne sitemim var.
Yaşanması gerekenler yaşanmış ve bitmiş.
Kimisi sancılı, kimisi mutluluk verici olmuş…
Yaşlanmak mı? Evet!  
Biraz korkutuyor, ama onunla da baş edebileceğimi hissediyorum.
Sağlıklı ve kendi hayatımı sürdürebildiğim sürece yaşlanabilirim.
Bilgece sohbetlere katılabilirim, açık limonlu bir çay eşliğinde.
Hiçbir konu bulamazsak çiçeklerden, havadan, sudan bahsederiz mesela.
Eskileri yad ederiz, okunacak güzel kitaplar ve izlenecek filmler buluruz.
Yaşlanırız, yaş alırız bir şekilde,
Korkum yok, hayat bildiği gibi gelsin…

Sevgilerimle,

Belgin BAYKAL


28 Ocak 2020 Salı

Gördüğüm Kadarsın!






İnsanların kendilerini çok farklı görmeleri ve buna inanmaları bir pazarlama şeklimi ya da bir
reklam kampanyası mı?
Çevremizde bu tarz insanlara ne çok rastlıyoruz.
İki kitap okuyor, kendisini iyi bir okuyucu sınıfına koyuyor.
Bir iki yere yorum yapıyor, kendisini çok iyi analiz eden ve yorumlayan sanıyor.
Notasız kulaktan dolma bir şeyler çalıyor, "müzisyenim" diyor.
İki çeşit yemek yapıyor, "mutfağım çok iyidir" diyor.
Resim çekip üzerinde biraz oynamalar yapıyor, "Fotoğraf sanatçısıyım" diyor.
Yani, daha tam olmadan çok çabuk sahip çıkma arzusu var.
Ben yirmi yıldır yazıyorum hala yazarım diyemiyorum. 
Çünkü sadece yazıyorum.)
Bir de entel görünümlü, sonradan imaj değiştirerek sınıf geçenlerden bahsetmemek olmaz! Saçlar uzuyor, küpeler takılıyor, kirli ya da kaba sakal şeklinde ışınlanarak geçiş yapıyor.
Sanki yıllardır entel bir hayatı varmış gibi davranıyor. 
Sonradan gelenlere de küçümseyerek bakıyor. 
Geçmişten bir fotoğrafını göstermesini isteseniz, bir memurus ya da esnafla
karşılaşabilirsiniz.
Ah bu sonradan gurmeler,.! 
Bunlar da parayı bulduktan sonra her şeyin iyisini, lezzetlisini tadımlık değil! Doyumluk
yerler.
Sorsanız ben "gurmeyim" der.
Bu saydıklarım eminim tanıdık gelmiştir. 
Uzmanlaşmadığınız alanda, paranız da olsa, kendinizi farklı göstermeye çalışmayın!
Sonradan görme, kaliteden yoksun ve yerini hazmedemeyen biri olarak tanımlanırsınız.
Çevrenizde bulunan herkes sizin kimliğinize değil, ona sağladığınız olanaklara bakar.
Arkanızdan konuşurken de görgüsüz, kültürsüz diye başlarlar.
Oysa sizi siz yapan değer, mütevazı duruşunuz ve saygın davranışlarınız olmalı.
Kendinizi bir sınıfa koymayın, başkaları koysun.
Siz kendinizi ve sahip olduklarınızı övmeyin, başkaları övsün.
Ne kadar kendinizi asil ve farklı görürseniz görün, en ufak bir kıvılcımda aslınıza
dönersiniz.

Her İNSAN, kendine YAKIŞANI yapar...! Çünkü KALİTE, asla
TESADÜF değildir...!

Sevgiler

Belgin BAYKAL


30 Aralık 2019 Pazartesi

Hoşgeldin 2020















Bir yılı daha gerimizde bırakırken her yıl olduğu gibi 2020'den yeni umutlarla bahsediyoruz.
Aslında her biten yılın birbirinden farkı yok gibi.
Eğer hayati değer dışında bir kaybımız yoksa! 
Tasarrufu bilen, tüketmekten çok üretmeye odaklı bir devlet
politikamız olsaydı, bireylere de yansıtılarak bambaşka bir
ekonomimiz olabilirdi. 
Gece kondu yapacak bütçemiz yokken, 
Gökdelen dikmeye odaklanınca, insan yine aynı umutsuzluklarla hayata bakabiliyor.
Her şeye inat! 
Güzel uğurlayın, güzel karşılayın!
Çünkü ülke olarak güzel şeylere hasret kaldık.
Olumlu düşünmeye ve olumlu şeyler görmeye başlamalıyız.
Belki çok kırıldık, belki çok yorulduk, 
Belki inancımızı kaybettik.
En ümitsiz durumlarda bile kazandığımız zaferleri unutmayalım!
2020 yılı hepimiz için çok güzel bir değişim yılı olsun.
Üzerimizde taşıdığımız tüm olumsuz duygulardan uzak, sağlıklı, bereketli, sevgi ve beraberlik dolu çok güzel bir yıl olsun.

Hepinize Hayırlı Seneler Dilerim.

Belgin BAYKAL

20 Aralık 2019 Cuma

Eşiniz İyiyse!













Herkes eşini seçerken mutlu olmak ister!
Yani iyi bir eş seçersek "mutluluğa ulaşılabilir"
kodlamalarıyla hayatımıza yön veririz.
İyi eşe sahip olmak gerçekten mutluluk getirir mi?
Gerçekten istediğimiz şey iyi bir eş mi?
Bir arkadaşım yıllar önce, "Eşim o kadar iyi ki ayrılamıyorum" demişti.
O gün tam olarak anlayamamıştım onu. 
Dışarıdan gördüğüm kadarıyla, bir bütünün yarısı gibiydiler.
Sanki yanında eşini görmezsem, nerede yarın diyesim vardı.)
Aralarında çok güzel bir uyum var gibiydi.  
Her yere eşiyle birlikte gidiyordu. 
Hatta bir gün onu kahveye çağırdığımda, 
"Eşimi de getirdim bir sakıncası var mı? demişti."
Getirmişti artık ne sakıncası olabilirdi ki!
Tabii ki vardı.) Erkeğin olduğu bir muhabbetle baş başa yapılan bir muhabbet nasıl aynı
olabilirdi. 
O bunun bile farkına varamayacak boyuta getirmişti beraberliklerini.
Özgürlüğünü başka birisine kendi elleriyle hediye etmişti.
Hiçbir arkadaşıyla tek başına görüşemiyordu.
Bir gün ona sorduğumda, "Ben gidersem tek başına, o da gitmeye başlar "dedi.
Tamamen kendini mahkûm etmişti aslında.
Başka bir gün bana, "Sana çok özeniyorum! Ne güzel, her kararını kendin alıyorsun, bizde her şey büyük tartışma konusu oluyor. 
Günler sonra karara bağlayıp hamle yapıyoruz" demişti.
"Hayatta her şeyin bir bedeli var, ben bunu seçtim, sende onu" demiştim.
"Aslında çok bunaldım her şeyden, boşanmak istiyorum! dedi." 
O kadar şaşkın bir şekilde bakmıştım ki, hiç ummadığım bir kişiden gelmişti inanamamıştım.
"Sadece saçmalıyorsun" diyebilmiştim.
Yüzüne baktığımda çok ciddiydi ve devam etti sözlerine.
Sence bu kadar iyi bir eşten ayrılmamı kim onaylar?
Bana sorsalar neden ayrılıyorsunuz? Diye, Ne diyebilirim ki?
Boşanma nedenlerimiz örf ve adetlerimiz de belli değil mi?
Aldatılmak, şiddet görmek, kumar, sanki bunlar olmazsa boşanma olmazmış gibi oturmuş
yasalarımız var bizim.
Ben ne diyebilirim bu şartlarda!
"Bence senin biraz yalnız kalmaya ihtiyacın var. 
O zaman eşinin değerini daha iyi anlarsın" diyebildim.
"Yok aslında! Ben özgürlüğümü seviyorum onu anladım" dedi.
"Özgürlüğün adı yalnızlıktır. 
Baştan sancılı geçer, sonra kendinle büyük bir aşk başlar.
Aranıza kimseyi almak istemezsin. İşte burası çok tehlikeli bir boyuttur.
Bunu ne kadar istediğini bilmen için biraz yalnızlığa ihtiyacın var.
Onsuzluk nasıl bir şey?
Hayatının her anında yanında olan bir kişinin yokluğuna hazır mısın?
Bunları yaşamadan anlayamazsın.
Onun için sakın çabuk karar verme!" Diyebildim.
Daha sonra uzun süre görüşemedik, bu arada ayrıldıklarını duydum.
Kendisini aramak zorunda hissettim. Şaşırdı sesimi duyunca…
Biraz konuştuktan sonra detaylara girdik.
Ayrılık sonrasını anlatmaya başladı. 
"Her şey çok farklı artık!
O başka birisini buldu, ben yalnızlığımı… 
Seni arayamadım çünkü her şey dediğin gibi oldu. 
Çok sancılı bir süreç geçirdik.
Kararımı söylediğimde, beni anlamakta çok zorlandı ve çok haklıydı. 
Sonra kararımda ki kesinliği görünce anlayış gösterdi.
Dediğim gibi tek suçu iyi olmaktı sanırım. Bazen pişmanlık duydum, bazen iyi ki dedim. 
Her günüm başka bir duygusal yüktü. Sadece sevindiğim ve vicdanımı rahat ettiren şey, onun kıymetini bilen birisiyle beraber olması…
Arada görüşüyoruz alıyorum haberlerini. Aradan iki yıl geçti işte…
Şu an başka birisiyle görüşüyorum ama onunla evlilik istemediğimi anladım.
Bir daha kendime bunu yapmayacağım. Ne istediğimi bilmeden başka hayatlarda sorun
yaratmanın bir anlamı yok." 
-Artık seninle görüşebilirim rahatça, ne zaman buluşuyoruz dedi mutlu bir kahkahayla…
Sesindeki mutluluk hoşuma gitmişti, beklediğimden daha iyiydi.
Sonunda kendine ulaşmıştı. Bundan sonra kendi hayatının ipleri elindeydi.
İyi eşler öldükten sonra da büyük acı bırakıyor, hep unutulmaz anılar ve iyilikler olunca insanın bir daha yaşama sevinci de geri gelmiyor.
Durum bu olunca, karar sizin!
İyi eş diye tutturmayın! Size uygun bir eş olsun yeter. :)
Sonra çok ağlarsınız…

Belgin BAYKAL

8 Aralık 2019 Pazar

Anlaşamıyoruz Demeyin!










Birbirlerine bağırdılar, hakaret ettiler sonra hiçbir şey olmamış gibi konuştular, yemek yediler.
Size de bu sahneler tanıdık geldi mi?
Anlaşamayan ya da anlaşamadıklarını düşündüğünüz insanların çok
normalleştirerek hayatlarına soktukları bir anlaşma şeklidir bu. 
Siz onlara çözüm ararken aslında mutsuz olmalarını sağlarsınız.
Çünkü onlar huzurdan ve sorunsuz olmaktan hoşlanmazlar. 
Sadece dillerinde ararlar, "huzur istiyorum, mutluluk istiyorum" diye…
Peki! Bunun için ne yapıyorsunuz diye sorun?
Hayatlarında değişiklik yapmazlar, kesin çözümlerden kaçarlar, sadece şikayet etmeyi severler.
En büyük korkuları, bir gün şikayet edecekleri şeylerin ortadan kalkması olur.
Çünkü bununla beslenirler. Sorun ararlar…
“Neyi bugün dert etsem, ya da kimi hedef haline getirerek sorun kotamı doldursam” şeklinde düşünürler.
Amacına ulaştıktan sonra, artık sorunları öğütme zamanı gelmiştir.
Çevresindeki tüm insanları hatalı ve suçlu bulur. Ona hep haksızlık yapılıyordur. 
Maalesef çok yalnızdır…
Bu arada kendisi dünyanın en masum insanıdır. 
Kimseye hiçbir şey demeyen işinde gücünde, sesi çıkmayan bir mağdurdur…
Biraz sinirli ve hassas olabilir ama onu da bu hale çevresindeki insanlar getirmiştir.
İşte bu durumda sakın ola bu kişilere yardım etmeye kalkmayın arada kalırsınız.
Çünkü onların geçim şekli budur. Böyle anlaşırlar.
Ama böyle anlaştıklarını bilmez ve anlaşamadıklarını düşünürler.
Birisi yollarını ayırsa büyük mutsuzluk başlar. 
Çünkü bu ayrılığa kimse hazır değildir ve olmayacaktır.
Tahmin edemeyeceğiniz kadar birbirlerine bağlıdır.
Sizden yardım isterler ama gerçekte istemezler.
Onlara çözüm götürürseniz sizden de hoşlanmazlar ve birbirlerine kenetlenirler.
Sanki mutlu yuvalarını bozmak isteyen kötü kişi gibi dışarda kalırsınız.)
Bırakın herkes alıştığı hayatı bildiği şekilde yaşasın.
Siz sadece çok istiyorsanız dinleyin ve geçin.
Bundan başka yapabileceğiniz bir şey yoktur.
Onlar aslında en iyi anlaşan insanlardır.)
Gerçekte anlaşamayan insanlar, evini ve yolunu ayırabilen, maddiyatı ikinci plana
alıp huzura koşanlardır.

Belgin BAYKAL

22 Kasım 2019 Cuma

Hadi Bugün Yine İçelim










Her gün içmek için sebep arayanlar vardır, ama isimleri alkolik olmamıştır. 

Her akşam içenlerdir onlar.

Değişik duygularla başlarlar demlenmeye, bakarsın yüzüne oturmuş bir acı, büyük derinlik

hafif bıyık altı bir tebessüm… O da size değil içtiği alkole hemen heveslenmeyin.)

Arka fondan gelen müziğe makamsız ama dertli bir yorum katarak, derin görünümlü ama alışılmış cümleler kurar.

Sonra yine yudumlar, yudumlasa iyi ne kadar hızlı içerse o kadar iyi içici sanır kendisini. 

Aniden ağlamaya başlar ya da gözyaşları dolmuş gözünde ama bir türlü akmaz aşağı,

Sonra “Bak işte ağlayamıyorum bile” der, ona içer bir kadehte.

Haberlere bakar! En dertlisinden bir haber kapar ona üzülür.

Sonra ülke siyasetine geçer, "Ne olacak bu ülkenin hali" der, herkesi koyun ilan eder, kendisi aslan sütüne ya da kırmızı üzüm suyuna devam eder.)

Sonra kendine yapılanları düşünür. 

Az mı nankör vardır çevresinde.

Bütün hayatını verdikleri bir çırpıda silmiştir onu ya da kıymet bilmemiştir.

Çok sevmiştir ama sevilmemiştir nedense.

Ya da kendi gibi seveni bulamamıştır.

Hadi yine içme sebebi.)

Bugünde böyle biter, yatağın yolunu yorgun derbeder bir şekilde zor bulur.

Sabah uyanır başında bir baş daha var neredeyse. Ağrılı bir güne merhaba der.

Aslında demez direkt küfreder.

-Ben böyle başında, içkinin de şu halime bak der.

Sanki silah zoruyla içirilmiş gibi söver. 

Sonra ne mi olur?

Gün içinde ağrısı geçer, günü kurtarır ve akşam için büyük heyecanla içkisiyle buluşma randevusu ayarlar. Yanına iki arkadaşta aldı mı? 

“Değmen benim gamlı yaslı gönlüme ya da bu akşam hüzünleri evde bıraktım, kör kütük sarhoş oldum umurumda değil!” 

“Sefam olsun oh oh…”

“İşte hayat sensiz de yaşanıyor” derken bir alkollü günün daha sonuna kâh ağlayarak, kâh gülerek gelinir ama alkolik değildir. 

Sadece her gün içebilenlerdendir.) 

Ayrıca dertlilerdir her daim.)


Dertsiz ve keyifle kalın

Belgin BAYKAL


Konuşmamız Gerek

  Kendime bir hedef koymuştum. 3 tane kitap yazıp zirvede bırakacağım diye.) Aynen de verdiğim sözü tuttum. Yeni bir kitapla tekrar karşınız...