21 Haziran 2020 Pazar

Sözler Kayıt Altında







Günlük hayatımızda, her an aklımızdan geçirdiğimiz iyi ya da 
kötü şeylerin karşımıza bir gün çıkacağını biliyor musunuz?
Siz boş konuştuğunuzu sanırken, aslında bunların hepsinin 
kayda geçtiğini bilseniz, ona göre dua ederdiniz.
Mesela, "Asla yapmam" dediğiniz şeylerin içinde 
bulmaz mısınız kendinizi?
Peki, bulmayacağınızın garantisi var mı?
Ya da bir gün çok sıkıldığınız, bunaldığınız hayatınızın 
özlemini çekeceğiniz hiç aklınıza gelmez, değil mi?
Hayatın enteresan bir döngüsü var.
Hiçbir şey aynı gitmiyor aslında…
Siz her şeyin aynı olduğunu düşünürken; 
zenginlik, fakirlik, sağlık, evlilik, ayrılık, akıl, yaş... 
Sabitleyebilir misiniz?
Ya düşünceleriniz; sevginiz, sevdanız, unuttuklarınız, boş verişleriniz, 
üstünde durduklarınız… Hep aynı mı?
On yıl önceki sizle, şimdiki siz aynı mısınız?
İşte bu müthiş değişiklik, insanın olgunlaşması ve 
başka bir boyuta geçişi oluyor.
Doğru bildikleriniz yanlış, yanlışlarınız doğru olarak karşınıza çıkıyor.
Dost dedikleriniz kendi avuntularınız, yabancı dedikleriniz 
gerçek dostluk gösterenler olabiliyor.
Düşman bildikleriniz bazen sizi en iyi tanıyan;
Aileniz diye sarıp sarmaladıklarınız bazen en büyük yanılgınız olmuyor mu?
Bunun farkında olanlar, izole hayat peşinde.
Kendi karantinalarını kendileri ilan etmiş ve azınlıkta…
Dünyada ve çevremizde olan biten tüm olumsuzluklar 
insanı çaresiz bırakmıyor mu?
Bunlardan arınmak adına, kendi ruh sağlığını korumaya alıyorsun.
İşte gerçek mutluluk şimdi başlıyor…
Eskisi kadar canının yanmadığını anladığın zaman mutlu oluyorsun işte!

"Şu an ne hissediyorum biliyor musun?
Çaresiz veya kızgın hissetmiyorum.
İyi veya kötü hissetmiyorum.
Hiçbir şey hissetmiyorum ki bu, harika hissettiriyor."
– Dr. House

Geldiğiniz nokta bu olursa, mutluluk kapıda!

Sevgilerimle,
Belgin BAYKAL

20 Mart 2020 Cuma

Cahil Kal! Mutlu Kal!



Cehalet sorgusuz, sualsiz bir yaşamdır.
Ne anlatırsan, sorgulamadan hemen inanır.
Başkalarının hikâyeleri onların kitaplarıdır.
Kendi öğretilerine göre dinler ve inanırlar.
İşine gelmeyen konularda hemen zorbalaşır.
Hiçbir şey bilmeden her şeyi bildiğini sanır.
Nerede nasıl davranacağını asla bilemez.
Parası varsa, kral benim sanır.
Umarsızca her şeyi satın alabileceğini düşünür.
Eğitemezsin, zaten bu yüzden cahildir.
Cehaletin okumakla ilgisi yoktur.
Öğrenememek ve gelişememek asıl cahilliktir.
Kendi doğrularında kaybolup giderler.
Menfaatlerine göre yaşamayı tercih ederler.
Başkalarının hayatları en büyük tutkularıdır.
Yeniliğe kapalı, paraya ise sonuna kadar açıktırlar.
Kolayca iftira atar, dedikodu yaparlar.
Mal ve mülk tek sohbet konularıdır.
Doğurmak için doğurur, düşünmez nedenini.
Evlenmek için evlenir, sorgulamaz anlamını.
Kötülüğe karşı çok çabuk etkilenirler.
En küçük şeylere hemen tav olurlar.
Öğrendikçe mutsuz olacaklarını hissederler önceden.
İstedikleri bilgiyi alır, diğerine kapalıdırlar.
Kendi kurdukları dünyada mutlu yaşarlar.
Başkalarına verdikleri zarardan habersizdirler.
“Hatalı insana uyarı yap, teşekkür eder.”
“Cahile uyarı yap, hakaret işitirsin” derler.
Anlamak maliyetlidir: emek, gayret ve samimiyet ister.
Yanlış anlamak kolaydır: biraz niyet, biraz cahillik yeter.

Sevgilerimle,
Belgin BAYKAL

6 Şubat 2020 Perşembe

Yaşlanmak mı?










Yaş aldıkça, aldığım yaşları sevmeye başladım.
Ruhumdaki değişimi, dinginliği daha çok hissediyorum.
Koşuşturmalarım, telaşlarım, yorgunluklarım azalıyor artık.
Elimdekileri, olmayanlara tercih ediyorum her gün.
Zor zamanlarda yanımda olanlar da değişti.
Ben değiştikçe, çevrem de bana uyum sağladı.
Her dönemi sevgiyle, anlayışla hatırlıyorum şimdi.
Ne kırgınlığım kaldı, ne de sitemim.
Yaşanması gereken her şey yaşanmış ve bitmiş.
Kimisinden ders, kimisinden huzur almışım sadece.
Yaşlanmak mı? Evet… Biraz ürkütüyor hâlâ.
Ama onunla da baş edebileceğimi hissediyorum.
Sağlıklıysam, kendi hayatımı sürdürebilirsem yaşlanabilirim.
Bilgece sohbetler ederim, limonlu çay eşliğinde.
Konu bulamazsak çiçeklerden, havadan, sudan konuşuruz mesela.
Eskileri yad ederiz, anılarla çay içeriz.
Yeni kitaplar okuruz, güzel filmler buluruz birlikte.
Yaşlanırız, yaş alırız bir şekilde akışta.
Korkum yok artık, hayat bildiği gibi gelsin.

Sevgilerimle,
Belgin BAYKAL

20 Aralık 2019 Cuma

Eşiniz İyiyse!







































Herkes eşini seçerken mutlu olmak ister.
İyi bir eş mutluluk getirir diye düşünürüz.
Peki gerçekten iyi eş mutluluğu getirir mi?
Asıl istediğimiz şey iyi bir eş mi acaba?
Bir arkadaşım demişti: “Eşim o kadar iyi ki
ayrılamıyorum!”
O zamanlar tam anlayamamıştım onu.
Dışarıdan bakınca çok uyumlu bir çiftti.
Sanki eşi olmadan eksik kalır gibiydi.
Her yere birlikte gidiyorlardı.
Bir gün kahveye çağırdım onu.
“Eşimi de getirdim, sakıncası var mı?” dedi.
Artık getirmişti, sakıncası ne olabilirdi ki?
Ama vardı elbette.
Erkeklerin arasında yapılan muhabbet başkadır.
Bunu fark edemeyecek bir hale gelmişti.
Özgürlüğünü kendi elleriyle teslim etmişti.
Hiçbir arkadaşıyla yalnız görüşemiyordu.
Sorduğumda şöyle dedi:
“Ben gidersem o da yalnız gitmeye başlar.”
Kendini tamamen mahkûm etmişti aslında.
Bir gün yine şöyle dedi bana:
“Sana çok özeniyorum. Her kararını kendin alıyorsun.
Bizde her şey büyük tartışma konusu oluyor.
Karar günler sonra zor veriliyor.”
“Hayatta her şeyin bir bedeli var,” dedim.
“Ben bunu seçtim, sen onu.”
Sonra bombayı patlattı: “Boşanmak istiyorum.”
Şaşkınlıkla baktım, inanamamıştım duyduklarıma.
“Sadece saçmalıyorsun,” diyebildim.
Ama yüzündeki ciddiyet bambaşkaydı.
“Sence bu kadar iyi bir eşten ayrılmamı
kim onaylar?” dedi.
“Boşanma nedenimiz ne olacak?
Aldatma yok, şiddet yok, kumar yok.
Bizde bunlar yoksa boşanma da yok zaten.
Ne diyebilirim ki?”
“Senin yalnız kalmaya ihtiyacın var,” dedim.
“Belki eşinin değerini o zaman anlarsın.”
“Hayır,” dedi. “Ben özgürlüğü seviyorum, onu anladım.”
“Özgürlük yalnızlıktır, başta sancılı geçer.
Sonra kendinle büyük bir aşk başlar.
Aranıza kimseyi almak istemezsin.
İşte burası tehlikeli bir boyuttur.
Ne kadar istediğini anlamak için
biraz yalnızlık şarttır.
Onsuzluk nasıl bir şey?
Yanında hep olan biri artık yok.
Hazır mısın buna?
Bunları yaşamadan anlayamazsın.
Sakın çabuk karar verme!” dedim.
Uzun süre görüşmedik sonra.
Ayrıldıklarını duyunca aramak istedim.
Şaşırdı sesimi duyunca.
Sonra uzun uzun konuştuk.
“Her şey çok farklı artık,” dedi.
“O başka birini buldu,
ben yalnızlığımı…”
“Seni arayamadım, her şey dediğin gibi oldu.
Sancılı bir süreç geçirdik.
Kararımı söylediğimde o çok zorlandı.
Ama sonra anlayış gösterdi.
Tek suçu iyi olmaktı sanırım.
Bazen pişmanlık duydum, bazen iyi ki dedim.
Vicdanımı rahatlatan tek şey,
onun kıymetini bilen biriyle olması.
Arada görüşüyoruz.
İki yıl geçti üzerinden.
Şimdi başka biriyle görüşüyorum ama
evlilik istemediğimi fark ettim.
Bir daha kendime bunu yapmayacağım.
Ne istediğimi bilmeden
başkalarının hayatında yer almayacağım.”
“Artık seninle rahatça görüşebilirim.
Ne zaman buluşuyoruz?” dedi.
Sesindeki mutluluk beni çok sevindirdi.
Kendine ulaşmıştı sonunda.
Bundan sonra ipler kendi elindeydi.
İyi eşler gittikten sonra da iz bırakır.
Acı, anılar ve iyilikler hep kalır geride.
Yaşama sevinci bile geri gelmez bazen.
Durum böyleyken karar sizin.
Ne istediğinizi gerçekten bilin,
Yoksa çok ağlarsınız…

Belgin BAYKAL

8 Aralık 2019 Pazar

Anlaşamıyoruz Demeyin!










Birbirlerine bağırdılar, hakaret ettiler.
Sonra hiçbir şey olmamış gibi yemek yediler.
Bu sahne size de tanıdık geliyor mu?
Anlaşamayanların normalleştirdiği bir iletişim biçimidir bu.
Siz çözüm aradıkça onları mutsuz edersiniz aslında.
Çünkü huzurdan hoşlanmazlar; sorunla beslenirler.
“Huzur istiyorum” derler ama adım atmazlar.
Hayatlarında değişiklik istemezler, çözümden kaçarlar.
Sadece şikâyet eder, kurbanı oynarlar.
En büyük korkuları şikâyetsiz kalmak olur.
Dertsizlik, sorun yokluğu onları çıplak bırakır.
“Sorun kotamı bugün neyle doldursam” diye düşünürler.
Amaca ulaşınca yeni sorunlar üretme başlar.
Çevresini suçlar, herkes ona haksızlık etmiştir.
Kendisi hep masum, sessiz, işinde gücündedir.
Biraz sinirli olabilir ama nedeni çevresidir.
Yardım etmeye kalkmayın, arada kalırsınız.
Çünkü geçim şekilleri budur: çatışarak yaşamak.
Ama bunu fark etmez, anlaşamadıklarını sanırlar.
Biri ayrılmak istese mutsuzluk başlar hemen.
Çünkü ayrılığa asla hazır değillerdir.
Birbirlerine sandığınızdan fazla bağlıdırlar.
Sizden çözüm isterler ama aslında istemezler.
Çözüm götürürseniz dışlanırsınız, düşman ilan edilirsiniz.
Size “yuva yıkan” gözüyle bakılır.
O yüzden bırakın bildiklerini yaşamaya devam etsinler.
Sadece dinleyin, geçin, susun.
Gerçekten anlaşamayanlar yollarını ayırandır.
Huzuru seçip maddiyatı ikinci plana koyandır.

Belgin BAYKAL

22 Kasım 2019 Cuma

“Hadi Bugün Yine İçelim”






Her gün içen var, ama kimse “alkolik” demez.

Onlar sadece her akşam içenlerdir, o kadar.


Başlarlar içmeye...

Bir bakarsın yüzünde derin bir acı,

Altında bıyık altı bir gülümseme.

İçkisiyle cilveleşir...


Arka fonda bir müzik...

Makam tutmaz ama dertlidir illa.

Konuşmaları ağır, cümleleri derin görünür.

Ama aslında herkesin üç kere duyduğu şeyler.


Sonra bir yudum...

Yudumlar hızlanır, çünkü hızlı içince

"İyi içici" zannedilir.

Ağlamaya başlar aniden…

Ya da gözler dolar ama düşmez.

“Ağlayamıyorum bile!” der.

Ona da içer bir kadeh.


Haber açar.

Ülkenin en dertli haberine kilitlenir.

Bir anda memleket meselesi konuşulur.

“Bu halk koyun, koyun!”

Derken aslan sütünü fondip yapar.


Sonra konu döner dolaşır,

Eskilere, sevgililere, nankör dostlara gelir.

“Ben onu çok sevdim ama o…”

Klasik cümleler, klasik dram.

Ama yine de içilir, çünkü sebep bol!


Gece biter, yatak zor bulunur.

Sabah uyanınca baş ağrısı da yanındadır.

Bir bakar aynaya:

“Ben ne hale düştüm be!”

Sanki biri zorla içirmiş gibi söver içkiye.


Ama sonra ne olur biliyor musun?

Ağrı geçince hayat normale döner.

Ve akşam için yeniden hazırlanılır.

Randevu hazır, içki hazır, iki dost da geldi mi…

Buyrun masaya!


“Bu akşam hüzünleri evde bıraktım!”

Ya da “Sefam olsun be oh oh!”

Kimi zaman ağlayarak,

Kimi zaman gülerek biter gece.


Ama alkolik değildir o.

Sadece her gün içebilenlerdendir.


“Bütün aşkları ve memleketi aynı kadehte halleden adam.”



Belgin BAYKAL

21 Kasım 2019 Perşembe

İnsan Sevdiğini Öldürür mü?












İnsan, en çok sevdiğine zarar veriyor bazen.
En büyük hataları, en sevdiklerimiz yapıyor bize.
“Seni seviyorum” derken, başka sevgiler arayanlar bile oluyor.
Kardeş, eş, dost, anne, baba…
Hepsi kıymetli, ama bazen en çok onlar kırıyor.
Nazımız geçen herkese daha kolay yükleniyoruz.
Sözümüzün geçtiği yerde mazlumlar yaratıyoruz fark etmeden.

Birini öldürmek için silah gerekmez her zaman.
Bazen sevgisizlik, bazen ilgisizlik yeterlidir.
Yavaş yavaş öldürürüz davranışlarımızla, suskunluğumuzla.
Sevmezsin, konuşmazsın, yok sayarsın…
Her gün biraz daha eksilir o kişi.
Bazen silah bir kurşundur, bir defalık acıdır.
Ama duygusal ölüm yavaştır, sinsidir, derindir.

Çevrende her gün ölen ama nefes alanlar vardır.
Duygusal şiddet görenler, dışlananlar, yok sayılanlar…
Sen onları idare ettiğini sanırsın.
Ama onlar her gün biraz daha yok olurlar.
Onlar ölürken,
Senin içindeki güzel duygular da yok olur.

İnsan bazen sevgiyi, sadakati, güveni kaybeder fark etmeden.
İçimizde hem katil oluruz, hem kurban...
Duygularla da öldürülür insan.


Duyguların sessiz katili olmayın!



Belgin BAYKAL

Ezik Demeyin Kimseye

Toplumun sessiz kahramanlarıdır onlar. Kendini öne atmayan, ama her şeyin farkında olan insanlar. Onlara ezik derler, çünkü bağırmazlar. Çün...