Bir çocuk dünyaya gelir, cinsiyetine bakılır "bir erkek"
İşte bütün duygular annenin bir erkek evlat doğurmasıyla başlar.
Eşinden, ailesinden çevresinden hep olağanüstü bir şey dünyaya getirmiş gibi hissettirilir.
Zaman içinde o da bunu yoğun duygularla benimsemeye başlar.
Ona bakışı, ona davranışları, ondan beklentileri hep farklıdır.
Bazen onu bir evlat, bazen sevgili, bazen kardeş, bazen baba yerine koyar.
Sanki bütün ertelenmiş ya da zamanında yaşayamadığı duyguları onda biriktirir.
Bütün yaşanmamışlıkları onda bulur. Onun bakışıyla, onun sarılmasıyla en büyük doyumları yaşar.
Bütün dünya onun etrafında dönüyormuş gibi düşünür ve ona da bunu böyle anlatır.
Çocuk büyürken her şeyi kendine hak görmeyi öğrenir.
Kız çocuklarının hakları nedir? Kendilerini koruyabilirler mi?
Onlar da aynı haklara sahip olmalı mıdır? düşünemez.
Çünkü böyle düşünmesini istemeyen kadınlar tarafından yetiştirilirler.
Kız çocuklarının haklarını ilk anneler alır elinden.
Yani erkek evladı yetiştiren anneler.
Yani bir zamanlar ötekileştirilmiş, "sen kız çocuğusun!
Namusun önce bizden, sonra evleneceğin eşinden sorulur" diyen babalarımızı onaylayan, hepimizin yetiştirildiği annelerimizden.
Kızınızın namusu, size gelecek sözler, evladınızdan daha büyük değer alır.
Bu düşünce tarzı erkek tarafından havada kapılır, kadını beyninde köleleştirir.
Bu erkek adaylarıyla karşılaşan kadınlar, namus uğruna adarlar hayatlarını.
Yani o annelerin yetiştirdikleri "erkek" denilen bencil yaratıklara.
Kadını "kadın" olarak görmeyen, bir eşya, bir cisim ya da hizmetine koşan bir köle gibi gördüğü kadınların başka ellerde mutlu olmasını istemezler.
Kendi yetersizliklerini görebilme fırsatları da olmamıştır.
Çevrelerinde de kendileri gibi insanlarla görüştüklerinden kendilerini geliştiremezler.
Sonuçta "ya benim olursun ya toprağın" düşüncesiyle hala ilkellikten kurtulmayan
adamların elinde, "Emine Bulut" olur kadın!
Çocuğunun önünde hunharca öldürülür.
Durgunlaşmış toplumun önünde, o anı kayıt edecek kadar aktif, bir hayatı kurtaramayacak kadar ölmüş ruhlar karşısında verir son nefesini.
Tüm kadınların çığlığıdır "Emine Bulut" mekânı cennet olsun…
Evet, kanunlar yetersiz!
Ülke, kadınları sevmeyen bir yönetim şekliyle yönetiliyor.
Kadınlar, erkek çocuklarını hala özel, kız çocuklarını namus abidesi olarak yetiştiriyor.
Her gün birçok kadın darp alıyor, işkence görüyor ve ölüm korkusuyla yaşıyor.
Artık bu olaylardan ders çıkartıp, herkes üzerine düşen görevi en iyi şekilde yapmak
zorunda.
Kadınlar özgürdür ve bireydir.
Erkeklerin tek elinde değildir.
Nasıl davranacağına kendi karar verir.
Kimse bir kadına zorbalıkla bu korkuları yaşatıp canını alamaz!
Kadın kadının düşmanı olmasın! Bu olguyu yıkın artık…
Bu dünyada kadın dostluğunun ve dayanışmasının yerini tutacak hiçbir beraberlik yoktur.
Hayatta yaptığınız kötülüklerle yüzleşmek istemiyorsanız güzel şeyler bırakın geriye.
Emine Bulut'lar ölmesin, insanlık ölmesin!
Sevgiyle ve vicdanla kalın…
Belgin BAYKAL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder