İlk evlilikler çıraklık dönemidir aslında.
Birisinin yanına seni verirler,
usta olana kadar her şeyi öğrenirsin.
Bütün ilkler sende yaşanır.
Bütün sorunlar sende düğümlenir.
Aslında bir tek eşinin ilki değil,
herkesin ilki sen olursun.
Ona göre beklentileri büyük olur.
Seni hayata ve evliliğe iyice harmanlarlar.
Bu dönem, iki taraf da acısıyla tatlısıyla ustalığa doğru yol almaya başlar.
İyice usta olduktan sonra,
çıraklık döneminde yaşanılan her şey yeniden gözden geçirilir.
Durum değerlendirmesi sonucu olumsuzluklar ağırlıktaysa,
sertifika alarak boşanılır.
İki taraf da kendisine yeni bir yol çizer.
Artık hayatlarında hataya yer yoktur.
İlkinde yaşanılan her şey, aklın bir köşesinde tutulur.
Derken ikinci şans karşılarına çıkar.
Hayatlarına giren yeni insanların her hareketi, birincisiyle karşılaştırılır.
Beyin, sürekli gidip gelmelerle bocalar:
"Bak! O olsa burada şöyle davranırdı."
"Bunu yapardı, şunu yapmazdı."
Her insan aslında bir başkasının kıymetlisidir.
Senin beğenmediğini bir başkası hap diye yutabilir.
İkinci beraberliklerde, arayış içinde olan eşler
“İlk eşimle frekansımız tutmadı”
ya da
“Ruh birlikteliğimiz yoktu” dese de,
çok inanmamak gerekir.
Görücü evliliğin dışında,
birbiriyle aşk evliliği yapmış insanların
baştaki uyumu bir anda nasıl bozulabilir ki?
Bunu bozan tek şey;
evliliğin getirdiği yükümlülükler, beklentiler ve ihanettir.
İnsan, sürekli gördüğü, beraber olduğu insanla ancak sevgisini paylaşır,
aşkını yaşayamaz.
Uzaktaki insan her zaman kıymetlidir.
Çünkü ona sahip olamamıştır.
Birçok evlilik de bundan yıkılmıştır:
İkincisini daha iyi sanıp birinciden vazgeçmek…
Aslında vazgeçilen, sorumluluklar ve beklentilerdir.
Yani kısaca, evlilik kurumundan vazgeçilmiştir.
Ayrılan çiftler, bir sürü sebep bulur haklı olmak adına:
“İyi bir eş olsaydı…”
“İyi bir anne ya da baba olsaydı…”
Bunlar sonradan uydurulan rahatlama şeklidir.
Gerçekten yol alamayan, tüketici evliliklerde çocuk bahanedir.
Kişi kendi adına en iyi kararı vermiştir.
Mutsuz bir anne ya da baba, çocuklarına da bir şey veremez.
Sağlıklı bir ruh ve ayakta durabilme gücü,
her sorunu çözebilir.
Alınan kararlar çok iyi düşünülerek alınmalıdır.
Siz siz olun…
Hatayı başkasında ararken önce kendinizi gözden geçirin:
Ne kadar evlilik kurumuna bağlısınız?
Ne kadar hoşgörülüsünüz?
Ne kadar emek harcıyorsunuz beraberliğinize?
Kendinizi hep haklı görüyorsanız,
evlilik kurumu sizin kurumunuz olamaz.
“Bekârlık sultanlıktır” kurumuna geçin, rahat edin. :)
Sevgiyle kalın
Belgin BAYKAL






