27 Ocak 2016 Çarşamba
Ayrılabilen Kişileri Seviyorum
Kendimi yazarak ifade ettiğimi anladığımdan beri yazdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Belki satırlarımda kendinizden bir şeyler bulursunuz☺️
29 Eylül 2015 Salı
Aşkın Yaşı Yoktur!
Aşkın yaşı olur mu?
Ya da en çok kime yakışır?
Kim karar verir buna?
Bizler, başkalarının aşklarıyla uğraşmayı çok severiz.
Yaşına, başına, kariyerine, zenginliğine, fakirliğine, boyuna, kilosuna…
Her şeyine göre eleştiririz.
Sanki aşkın bir ölçüsü, bir kuralı, bir şekli varmış gibi.
Ama düşünmeyiz…
Aşk aslında bir gönül hastalığıdır.
Kime tutulacağınızı bilemezsiniz.
Aşk, mantığın devre dışı kaldığı hâlidir.
Gerçekleri göremezsiniz.
Sadece bir kişiye odaklanır,
ona kilitlenirsiniz.
Dışarıdan bakan herkes görür ilişkinin gidişatını.
Ama bir tek siz göremezsiniz.
Çünkü gönlünüz artık başka bir frekanstadır.
Ne deseler faydasızdır.
“Olmaz” derler,
“Yürümez” derler,
“Vazgeç” derler…
Ama hiçbirini duyamazsınız.
O kişiyi yüreğinizden koparamazsınız.
O sizinle kalır.
Nereye giderseniz gidin,
yanınızda taşıdığınız tek şey o duygudur.
Aşktır.
Ve aşkı bitirecek tek şey de yine sizsiniz.
Vazgeçtiğiniz anda aşk biter.
Aşkın yaşı başı yoktur.
Herkese yakışır sevmek.
Evet, aradaki yaş farkları sorun getirebilir.
Ama önemli olan, aşkı limitleri zorlamadan,
hak ettiği sadelikle, hak ettiği derinlikle yaşamaktır.
Cemal Süreya’nın dediği gibi:
“Okyanusta ölmez de insan,
gider bir kaşık sevdada boğulur.”
İşte aşk bu:
Olmaz dediğin ne varsa,
asla dediğin her şeyin olur hâli…
Sevgilerimle,
Belgin BAYKAL
Kendimi yazarak ifade ettiğimi anladığımdan beri yazdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Belki satırlarımda kendinizden bir şeyler bulursunuz☺️
Köpeğiniz Varsa!
Eğer bir köpeğiniz varsa…
Fazla insana ihtiyaç duymazsınız.
Çünkü o sizi o kadar güzel oyalar ki,
birçok unutulmuş duyguyu yeniden hatırlarsınız.
Vefayı…
Sadakati…
Karşılıksız sevmeyi…
Sadece karın tokluğuna ve aldığı sevgiyle yanınızdadır.
Unutmamayı ve sorumluluk almayı size o öğretir.
Nereye giderseniz gidin, aklınız hep ondadır.
Gece ya da gündüz yürüyüşe çıkmak istersiniz…
Yanınızda her zaman en iyi dost vardır.
Arabanın sağ koltuğunda onunla yolculuk yapmak…
Bazen her şeyden daha keyiflidir.
Belki başkalarını mutlu edemezsiniz,
ama o her koşulda sizinle mutludur.
Eve gelişiniz onun heyecanıdır.
Evden gidişiniz onun hüznüdür.
Siz kapıdan çıkarken gözleriyle sizi uğurlar…
Siz dönene kadar da bekler.
Yorulduğunuz bir gün olur…
Kendinizi koltuğa zor atarsınız.
İşte tam o anda,
usulca yanınıza sokulması…
Yorgunluğunuzu alıp götürür.
Eğer bir köpekle uzun yıllar yaşadıysanız…
Ondan kopmak kolay değildir.
Sizden bir parçadır artık.
Siz de ondan.
Sizin olmadığınız hiçbir şey,
onu da tam olarak mutlu edemez.
Bir köpek sahiplenmek istiyorsanız…
Sevgiye ve fedakârlığa hazır olun.
Bu ilişki öylesine bir heves değil.
Karşılıklı bir bağ, bir alışveriştir.
Tatil planı bile değişir bazen.
Onunla gidebileceğiniz yerleri ararsınız.
En iyi pansiyonlarda kalsa bile,
aradığı sadece sizsiniz.
Zorunlu olarak ayrıldıysanız…
Kavuşma anı en büyük mutluluğunuz olur.
Eve döndüğünüzde koşuşu, heyecanı…
Sadece “mutluyum” demez,
“İşte burası benim evim, ailem burada” der gibi sarılır size.
Köpek sahiplenirken lütfen sadece kendinizi değil,
evinizdeki herkesi dahil edin bu karara.
Herkesin sevmesi, herkesin sorumluluk alması gerekir.
Çünkü bu bir heves değil,
ömürlük bir sadakat yolculuğudur.
Benim vazgeçilmezim,
canım kızım Julia…
Artık bir melek olsan da,
hala evimizin en güzel köşesinde sen varsın.
Hayat seninle o kadar güzeldi ki…😌
Hâlâ öyle.
Sevgilerimle,
Belgin BAYKAL
Kendimi yazarak ifade ettiğimi anladığımdan beri yazdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Belki satırlarımda kendinizden bir şeyler bulursunuz☺️
Hayatımız Yalan!
Gerçekten kimiz biz?
Her geçen gün, hem değerlerimizden hem birbirimizden uzaklaşıyoruz.
Daha çok şeye sahip oluyoruz ama daha az kişiyle görüşüyoruz.
İnsanlara güvenmiyoruz ama kendi güvenilirliğimizi sorgulamıyoruz.
Herkesi çıkarcı, menfaatçi görüyoruz ama kendimizi
her şeyin dışında tutuyoruz.
Herkesten anlayış bekliyoruz, ama kimseye
göstermeye yanaşmıyoruz.
Sevgi istiyoruz… bolca.
Ama sevmeye gelince temkinliyiz, koşullu ve ölçülüyüz.
Saygı görmekte çok hassasız;
ama saygı göstermeye gelince “Neden göstereyim ki?”
diye düşünüyoruz.
Her konuda konuşuyoruz, fikir belirtiyoruz,
ama “Hadi sen yap” denildiğinde ortadan kayboluyoruz.
Talep etmekte cömert, vermekte cimri hâle geldik.
Duygularımız bile sahteye dönüştü.
Bütün bunları düşündüğümde,
insanın bakışı bulanıyor.
Neyi, neden ve kimin için yaptığımızı gerçekten bilmiyoruz artık.
Bulunduğumuz ortamlarda yapay bakışlar,
ezber gülüşler arasında kayboluyoruz.
Ve fark etmeden biz de bu sahteliğe uyum sağlıyoruz.
Gerçekten hissettiklerimiz çevremizi oluşturuyor.
Diğerleri ise “ötekiler” olarak kenara çekiliyor.
Hemen sınırlar çiziyoruz, önyargılarla duvarlar örüyoruz.
Tanımadığımız insanlar için kolayca hüküm veriyoruz.
Sonra da yalnızlıktan yakınıyoruz.
Ama kendimize şu soruyu sormaya bir türlü cesaret edemiyoruz:
“Ben insanlara ne veriyorum?”
Herkesten ilgi, saygı, sevgi, anlayış bekliyoruz…
Ama ne kadarını verebiliyoruz?
Çünkü oyunun başrolü her zamanki gibi:
Ego.
Küçücük bir iyilik yaptığınızda,
havamızdan geçilmiyor.
Sanki dünyayı kurtarmışız gibi…
Ama bir dakika sonra neyle karşılaşacağımızı bilmiyoruz.
Bir felaket, bir kayıp, bir gerçeklik…
Ve bir anda; sizi “siz yapan” ne varsa kaybolabilir.
Unvanlar, statüler, servet…
Ve tabii ego da gider.
Hayat bu kadar pamuk ipliğine bağlıyken,
neden hâlâ bu kadar yapay şeylerin peşindeyiz?
Bugün çok istediğiniz şeyler,
yarın sıradanlaşacak.
O yüzden asıl mesele,
sahip olduklarınızın kıymetini bilmek
ve onunla gerçek bir hayat yaşamak.
Gerçekten sevin.
Gerçekten sarılın.
Gerçekten üzülün.
Gerçekten öfkelenin.
Ama ne yapıyorsanız, gerçekten yapın.
Çünkü sahte olan her şey,
ne kadar saklarsanız saklayın,
karşı tarafa geçer. Hissedilir.
Her şey doğasında güzeldir.
Siz de gerçek olun.
“Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken,
sen ‘hiç’ ol.
Menzilin yokluk olsun.
İnsanın çömlekten farkı olmamalı;
Nasıl ki çömleği ayakta tutan dışındaki biçim değil, içindeki boşluksa,
İnsanı ayakta tutan da benlik zannı değil, hiçlik bilincidir.”
— Hz. Mevlâna
Sevgilerimle,
Belgin BAYKAL
Kendimi yazarak ifade ettiğimi anladığımdan beri yazdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Belki satırlarımda kendinizden bir şeyler bulursunuz☺️
Notunuz Var!
Kendimi yazarak ifade ettiğimi anladığımdan beri yazdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Belki satırlarımda kendinizden bir şeyler bulursunuz☺️
Annemin Ellerinde Gizliydi Sevgi
kimi zaman bir annenin sessiz telaşında hissedersin sevgiyi.
Kendimi yazarak ifade ettiğimi anladığımdan beri yazdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Belki satırlarımda kendinizden bir şeyler bulursunuz☺️
Mezun Olduk… Ya Sonra?
Kendimi yazarak ifade ettiğimi anladığımdan beri yazdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Belki satırlarımda kendinizden bir şeyler bulursunuz☺️
Ezik Demeyin Kimseye
Toplumun sessiz kahramanlarıdır onlar. Kendini öne atmayan, ama her şeyin farkında olan insanlar. Onlara ezik derler, çünkü bağırmazlar. Çün...
-
Geçen gün gözüme bu cümle çarptı ve üzerinde yazı yazacak kadar düşündüm. "Anahtar gibi sadece kaybolduğunda aranan...
-
Kartal, kuş türleri içinde en uzun yaşayanlardandır. Bazıları 70 yıl kadar yaşar. Ama bu uzun ömür için, 40 yaşına gel...
-
Aile terapisti Dr. Susan Mandel, “Erkeklerin aldatmakla ilgili sorunları şu: Erkekler kadınlar gibi ilişkilerde yapıcı ve iletiş...
