Zamanın Farkında mısınız?
“Zaman su gibi geçiyor” derdi hep büyüklerim.
Ben küçüktüm, bu sözleri anlayamazdım elbet.
Her şey sanki onlara olurmuş gibi gelirdi.
Yüzde kırışıklıklar, hastalıklar, “bizim zamanımızda” cümleleri...
Anlatacak birçok hikâyeleri, öğütleri olurdu onların.
Ben dinlerdim; masaldı benim için.
“Bizimkiler farklı” derdim içimden, önemsemezdim fazla.
Arada bir zaman farkı vardı sonuçta.
Nesil değişmişti, her şey aynı olabilir miydi?
Ama ilişki boyutunda yaşananlar aslında hep aynıymış.
Nedir bu “zaman”? Ne büyük, ne ilginç bir kavram.
Bazen bir akıntı gibi içine çekip götüren,
Bazen de durgun, içinde bizi bırakan bir deniz.
Bazen harcadığımız, bazen kıymetini çokça bildiğimiz...
Üzüntülerde avutan, sevinçte bitmesin dediğimiz şey.
O her yerde, her duyguda bizimle birlikte ilerliyor.
O yüzden her doğan gün bir umut olsun.
Son nefese dek güzel şeylerle meşgul olmalıyız.
Hobilerimiz olmalı, ruhumuzu besleyen tatlı uğraşlar.
Soframızı paylaşacağımız dostlarımız, yoldaşlarımız olmalı.
Bir dolu okunacak kitaplarımız bizi beklemeli rafta.
Artık anlıyorum, kırışıklıklar sadece yaşın belirtisi değil.
Ruh ve bedenin ayrı ayrı yaptığı sessiz bir yarış.
“Eskiden…” diye başlayan her söz, deneyimden bir iz.
Yaşlanmaya direnmek, gençliğe tutunmak herkesin derdi.
Ama tek değişen yüzler ve gelen giden kişiler.
Yaş hep aynı kalmıyor, biz de büyüyor ve anlıyoruz o sözlerin ne demek olduğunu.
Geleceği sağlam kurmak, sonuna dek faydalı olmak şart.
Ruhumuzu ve bedenimizi ihmal etmeden yatırım yapalım.
Çünkü geçen zamana karşı tek siperimiz budur:
Sağlam bir beden ve huzurlu bir ruh.
Sevgilerimle…
Belgin BAYKAL






