Asya’da maymun yakalamak için kullanılan bir çeşit tuzak vardır.
Bir Hindistan cevizi oyulur ve iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa bağlanır.
Hindistan cevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan içine tatlı bir yiyecek konur.
Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokacağı büyüklüktedir.
Yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz.
Maymun tatlının kokusunu alır, yiyeceği yakalamak için elini içeri sokar,
ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkarması olanaksızdır.
Sıkıca yumruk yapılmış el, bu yarıktan dışarı çıkmaz.
Avcılar geldiğinde maymun çılgına döner, ama kaçamaz.
Aslında bu maymunu tutsak eden hiçbir şey yoktur.
Onu sadece, kendi hırsı ve ihtirası tutsak etmiştir.
Yapması gereken tek şey, elini açıp yiyeceği bırakmaktır.
Ya biz! insan olarak nelerden vazgeçebiliyoruz?
Nelerin bağımlısıyız?
Tutkularımız ve hırslarımız bizi nereye götürüyor?
Kendi çıkarlarımızı düşünmeksizin ne kadar gerçeğiz?
Kimin yanında ne kadar varız?
Tıpkı avcılar geldiği zaman çılgına dönen maymun gibiyiz aslında.
Ne sahip olduklarımızı paylaşabiliyoruz?
Ne de sahip olacaklarımızdan vazgeçebiliyoruz.
Tutsağız zaaflarımıza...
Geçici bir hayatta yol aldığımızı bile bile yine de insanlık adına bir şeyler yapmakta zorlanıyoruz.
Yapılacak o kadar çok şey varken, canımız sıkılacak kadar vaktimiz var ne yazık ki!
Her şeyin yeteceği kadar sahiplik duygusu olmalı.
İhtiyaçlarımızı karşılayacak kadar da yaşam kalitesi.
Alma zaafımızı verebilmeye çevirmek ve sonra beklemek…
Tıpkı nadasa bırakılmış toprak gibi.
Hayatta yapılan her şey insana geri döner.
Ne yaptığınla alakalı…
O zaman iyi şeyler yapalım ki hasatımız bol olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder