8 Mayıs 2012 Salı

Doğru Kadın! Doğru Adam!




Bin bir hayal ve umutla kurulur yuvalar.

Doğru kadın, doğru erkek bir araya gelir.

İkisi de kendisinin “Doğru” olduğuna inanır.

Ve başlar doğruluklar tartışılmaya;

Yazar Zig Ziglar’ın “Hayat Boyu Flört” adlı kitabında;


"Bir uçak yolculuğu sırasında, yanımdaki adamın alyansını

sağ elinin işaret parmağına taktığını fark ettim. O an yorum
yapmaktan kendimi alamayıp, “Bayım, alyansınızı yanlış
elinize takmışsınız,” dedim.
Adam bunun üzerine, “Yanlış kadınla evlendim de ondan”
diye karşılık verdi.
O adamın yanlış kadınla evlenip evlenmediği konusunda bilgi
sahibi olma şansım yoktu ama pek çok insanın evlilikle ilgili
yanlış fikirlere sahip olduğundan, mutlu ve başarılı bir evlilik
için neler gerektiğini bilmediğimden eminim.
Yanlış seçilmiş bir insana doğru insanmış gibi davranırsanız,
sonuçta doğru insanla evlenmiş olursunuz.
Diğer taraftan, doğru seçilmiş insanla evlendiğiniz halde
yanlış davranıyorsanız, kesinlikle yanlış bir evlilik yapmışsınızdır.
Doğru insan olmak, doğru insanla evlenmekten çok daha önemlidir. 
Kısacası, evlenmek için doğru mu yoksa yanlış eş mi seçtiğinizi sizin bakış açınız belirler.”
Doğruluk ve yanlışlık gerçekten de kişinin bakış açısında saklıdır.
Bir kişiye nasıl baktığınız, sizin özelliğiniz sizin yetişme tarzınızdır. 

Her şeyin en iyisini yaptığınızı sanırsınız ama en iyisi değildir. 

Karşı taraf onu yapmanız gereken bir şey olarak algılar. 

Yani bakış açısı, sizin beklediğiniz övgüyü ve değeri bulmanızı sağlamaz.
Sizse kendinizi başkalarıyla kıyaslarsınız. 

Çevrenizde hiçbir emek vermeden çok iyi hayat yaşayan ve takdir gören insanlar vardır. 

Onların olması size kendinizi kötü hissettirir.
Yapanla yapmayan bir mi diye kendinizi sorgulatır.
Yani beklentiniz bazen küçük kelimelerden oluşan takdir sözleridir. 

Bulunamadığı zaman mutsuzluk ve umutsuzluk hissettirir. 

İki tarafta birbirini mutlu edemez.
Bu tür giden bir birliktelik zaman içinde tükenmeye mahkûm olur. 

Doğru-Yanlış tartışması ilişkiyi istenmedik bir şekilde sona erdirebilir. 

İki tarafta şaşırır “Nasıl buraya geldik” diye.
Şaşırılacak tek şey, gelinen sonuç değildir aslında.
İki tarafın birbirine gösterdiği özensizliğin kaçınılmaz sonudur.
Unutmayın! Değer verdiğiniz kadar değer görürsünüz.
Hiç kimse sizi idare etmek ve anlamak zorunda değil.
Hz. Mevlâna “Ne Arıyorsan Kendinde Ara” demiş.
Her şey bizde saklı, nasıl bakıyorsak öyle görürüz.


Sevgiyle Kalın…

Belgin BAYKAL

Hiç yorum yok:

Konuşmamız Gerek

  Kendime bir hedef koymuştum. 3 tane kitap yazıp zirvede bırakacağım diye.) Aynen de verdiğim sözü tuttum. Yeni bir kitapla tekrar karşınız...