8 Mayıs 2012 Salı

Nasıl Müslümanız?







Biz nasıl Müslümanız gerçekten?

Nüfus cüzdanımızdaki bütün bilgilere sahip çıkarken, dini yazılan yerde ki “İslam” kelimesine bir türlü sahip çıkamıyoruz.

Namaz kılana, oruç tutana hayretle bakıyoruz. 

Gerçekten sende mi tutuyorsun?

Ya da namaz da mı kılıyorsun şeklinde?
Bunlar bizim dinimizin gereği değil mi?

Normalde yapmamız gereken şey için neden insanlar hayrete düşüyor?

Yıllar önce bir film izlemiştim. Almanya’da yaşayan ve Alman olan bir genç kız, Türk bir genci sever ve kendi isteğiyle Müslüman olduktan sonra evlenerek hep beraber Türkiye’ye yerleşirler…

Müslüman olan Alman kız, İslam dinini bütün incelikleriyle okur ve anlar.
Beş vakit namaza başlar, Ramazan ayında orucunu tutar, iyi ve ahlaklı bir insan olmak için büyük çaba sarf eder. 
Aynı evde yaşayan ve Müslüman olan eşinin ailesi ne oruç tutar ne de onun gibi beş vakit namaz kılarak iyi insan modelini benimsemezler.
Bir de gelinlerinin bu kadar dinimize sahip çıkmasına da hayret edip alay ederler.
Alman Gelin zamanla bunların bu davranışlarına içerler ve bir anlam veremez.
Bir gün eşine “Böyle bir dininiz var ve siz bunun değerini bilmiyorsunuz, neden dininizin bütün yapılması gerekenleri ben yapıyorum? Siz hiçbir şey yapmıyorsunuz?” der!
Eşi, bu soru karşısında şaşırır.
“Biz de dinimizi seviyoruz ama sen yap öğrendiklerini, karışma böyle şeylere” der…
Alman gelin bu açıklamaya şaşırır kalır. “Siz Tanrınızı ve dininizi yeterince sevmiyorsunuz! Sevseydiniz ibadete vakit bulur, böyle davranmazdınız” der.
Gerçekten sevdiklerimiz uğruna yapamayacağımız şey yoktur değil mi?
Onlar için uykusuz kalırız, günlerce üzülürüz.
Zor zamanlarında onların yanında oluruz.
İş hayatımızı düşünüyorum.
Bir üst makama çıkarken üstümüze çeki düzen veririz.
Bize bir iş verilse, sabahlara kadar gerekirse üzerinde çalışırız.
Çocuklarımızı yetiştirirken de koşullu yetiştirmiyor muyuz?
“Sana şunu alırım ama bana bunu yaparsan”
“Seni oraya gönderirim ama iyi bir öğrenci olursan”
Ama iş ibadete geldiği zaman, “Benim kalbim temiz, Allah beni biliyor” şeklinde işin kolayına kaçıyoruz.
Sevdiklerimizi bir yere gönderirken ya da zor durumda oldukları zaman, “Allah’a Emanet”  etmiyor muyuz?
Ya da sıkıştığımız zaman, başımıza bir iş geldiği zaman Allah’a yalvarıp yakarmıyor muyuz?
Bu kadar güvenirken ve inanırken, ona ibadet etmekte neden zorlanıyoruz?
İsteklerimiz konusunda her zaman yeterince arsız ama Allah’ın isteklerini yerine getirmemekte ne kadar cüretkarız.
Büyük haksızlık yapmıyor muyuz sizce?
Müslümanlığın karşılığı "Güzel insan olmak",
Kul hakkı yememek, kalp kırmamak, adaletli olmak, dürüst olmak, insan sevmek, merhamet sahibi olmak ve daha birçok şey…

Ama bu hayatı ve sahip olduklarımızı kalıcı görüp ne kadar talepkâr yaşıyoruz.
Aldığınız, sattığınız, giydiğiniz, yediğiniz, içtiğiniz her şey bu tarafta kalacak.
Yanımızda ne götürebiliyoruz?

Sadece bu tarafta yaptıklarımızı…
Tabii gerçekten Allah'a inanıyor ve onu seviyorsak…
Dinimizin gereklerini içimizden gelerek ve inanarak, gösteriş yapmadan
“Güzel İnsan” olarak beklentisiz yapmak dileğiyle,


Sevgiyle Kalın…

Belgin BAYKAL

Hiç yorum yok:

Konuşmamız Gerek

  Kendime bir hedef koymuştum. 3 tane kitap yazıp zirvede bırakacağım diye.) Aynen de verdiğim sözü tuttum. Yeni bir kitapla tekrar karşınız...