“İnsanın insana yaptığını kimse yapmaz” derler ya…
Yapar! En büyüğünü insan kendine yapar.
Başımıza gelen her olayda başkalarını suçlarız.
Ama yanlışımız tam da burada başlar.
Seçimlerimiz ve kendimize sunduğumuz yaşamlar,
bizim hak ettiklerimizdir.
Doğru bildiğimiz birçok şeyin gerçekten doğru olup olmadığını
sorgulamaya başladığımızda, içimizde bir karışıklık başlar.
Kendimizden emin olamadığımız her durumda,
başkalarıyla paylaşırız bu endişemizi.
İşte asıl hikâye böyle başlar.
Kızılderili atasözü der ki:
“Birini yargılamadan önce onun ayakkabılarını giyip yürümen gerekir.”
Karşı tarafın ne yaşadığını bilmeden eleştirmek,
sizi iyi bir insan olmaktan uzaklaştırır.
Hindistan’da çok ünlü bir ressam varmış…
Herkes onun eserlerini kusursuz bulurmuş.
Ona “Ranga Guru” derlermiş.
Onun yetiştirdiği bir öğrenci olan Raciçi,
eğitimini tamamlamış ve son resmini yaparak
Ranga Guru’ya götürmüş.
Ondan değerlendirme istemiş.
Ranga Guru demiş ki:
“Artık sen de ressamsın Raciçi.
Senin resmini halk değerlendirecek.”
Ondan resmi şehrin en kalabalık meydanına götürmesini,
ve yanına bir kırmızı kalem bırakmasını istemiş.
“Beğenmedikleri yerlere çarpı koysunlar,” demiş.
Raciçi denileni yapmış.
Birkaç gün sonra resmine baktığında,
tüm resim çarpılarla doluymuş. Hemen hemen görünmüyormuş.
Çok üzülmüş, emeği bir kırmızı duvara dönmüş sanki.
Resmi alıp Ranga Guru’ya götürmüş.
Üzgün olduğunu söylemiş.
Ranga Guru ise:
“Üzülme. Yeniden yap aynı resmi,” demiş.
Raciçi tekrar çalışmış, aynı resmi yeniden yapmış.
Ranga Guru bu defa aynı meydanda,
bu kez resmin yanına bir palet dolusu boya,
birkaç fırça ve şu notu bırakmasını istemiş:
“Beğenmediğiniz yerleri düzeltin.”
Raciçi yeniden denileni yapmış.
Birkaç gün sonra gittiğinde,
resmine kimsenin dokunmadığını görmüş.
Fırçalar ve boyalar olduğu gibi duruyormuş.
Çok mutlu olmuş ve sevinçle Ranga Guru’ya gitmiş.
Ranga Guru gülümseyerek demiş ki:
“Sevgili Raciçi, birinci durumda,
insanlara eleştirme fırsatı verildiğinde
ne kadar acımasız olduklarını gördün.
Hayatında resim yapmamış insanlar bile
senin emeğini karaladı.
İkinci durumda ise, onlardan yapıcı olmalarını istedin.
Fakat kimse bilmediği bir işi düzeltmeye kalkmadı.
Çünkü yapıcı olmak, eğitim gerektirir.
Usta olmak yetmez, bilge de olmalısın.
Emeğini bilmeyenlere sunma,
bilmediği konuda konuşanla tartışma.”
Sizi tanımayan, ne yaşadığınızı bilmeyen insanlarla
derin fikir alışverişi yapmayın.
Yaptığınız işten emin olun ve doğru yapın.
Tereddütlerinizi sizin gibi yaşamış,
ve yorumlarına güvendiğiniz kişilerle paylaşın.
Hatalarınız, sizin çabanızın göstergesidir.
Hiç hata yapmayan insan, aslında hiç yaşamamıştır.
Başkalarına sizi yargılama hakkı vermeyin.
Sizin hayatınız, sizin hatalarınız.
Önce kendiniz hesap verin,
sonra ödülünüz de cezanız da sizden olsun.
Ve şunu unutmayın:
İnsanoğlu, yükselen ve takdir edilen insanı kolay sevmez.
Çoğu, onun düşmesini bekler.
Kimseye hatalarınızın sevincini yaşatmayın.
Sevgilerimle,
Belgin BAYKAL


