SENDEN, BENDEN, BİZDEN...

Her şeyden bahsetmek gerek! Senden, Benden ve Bizden...

28 Temmuz 2019 Pazar

Farklı Kardeş Olmak!











Aynı ailede büyür, bambaşka insanlar oluruz.
Tipler benzer, huylar hiç tutmaz.
Kardeşler farklılıklarını açıkça dile getirir.
Üstelik bunu en acımasız şekilde yaparlar.
“Bunu evlatlık mı aldınız?”
“Kesin bu hastanede karıştı.”
Anne baba da bu söylemlere katılır.
Beğendikleri huyları kendi taraflarına çekerler.
Beğenmediklerini diğer tarafa yüklerler.
Ve o meşhur düello başlar:
“Senin taraf mı, benim taraf mı?”
Kişiler bu oyunda kaybolur gider.
Oysa aynı ailede olmak,
Aynı insan olmak demek değildir.
Kurallar bile çocuklara göre değişir.
Cinsiyete göre büyütülen aileler vardır.
Erkek çocuğa özgürlük tanınır,
Kız çocuğa sınır çizilir.
Bu da huyları etkiler elbette.
Bazısı daha inatçı, daha asi olur.
Bazısı içine kapanır, duyarsızlaşır.
Uyum sağlayanlar ise iyi çocuk sayılır.
Ama iyi çocuk olmanın bedeli büyüktür.
Hiçbir hata size yakıştırılmaz.
Hep mükemmel olmanız beklenir.
Bu çok yorucu bir yük olur.
Kimse ne yaşadığınızı bilmek istemez.
Asi olursanız, sorumluluğunuz başkalarına kalır.
Uyumlu insanlar her yerde tercih edilir.
Çünkü kolay yönetilir, iş yüklenir.
Sabırlı, düzenli ve sorumludur onlar.
Ama sorunlu olanlar daha kurnaz davranır.
Zaferlerini zeka sanırlar,
Kendilerini kazanan ilan ederler.
Uyumlu olanlara saf gözüyle bakarlar.
Ama bu geçici bir zaferdir.
Hayat sonunda herkese adaletini sunar.
Saygı görmezler, mutlu olamazlar.
Bir şeyleri hep eksik kalır.
Ailede de toplumda da roller sabittir.
Bazıları idare eder, bazıları idare edilir.
Ama kardeş kalbi farklı atar.
Anlaşamasalar da kötülük düşünmezler.
Bağlar, arkadaşlıktan daha güçlüdür.
Ve öyle de olmalıdır zaten!

Sevgilerimle,
Belgin BAYKAL
- Temmuz 28, 2019 Hiç yorum yok:
Bunu E-postayla GönderBlogThis!X'te paylaşFacebook'ta PaylaşPinterest'te Paylaş
Belgin Baykal
Kendimi yazarak ifade ettiğimi anladığımdan beri yazdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Belki satırlarımda kendinizden bir şeyler bulursunuz☺️

7 Temmuz 2019 Pazar

Sen Çok Özelsin









İnsan her şeyden gider, kendinden gidemez.
Herkesi bırakır, bir tek kendini bırakamaz.
Herkesi değiştirmeye çalışır, kendine dokunamaz.
Çünkü kendini değiştirmeye kıyamaz.
Doğru olduğuna öyle inanır ki,
Anlaşılmadığını düşünür, yalnız kaldığını sanır.
Oysa yalnız değildir, sadece diğerleri gibidir.
Eleştirdiği, beğenmediği kişiler gibi...
Hatalarını göremez, başkalarıyla oyalanır.
Olduğu gibi kabullenmez, oldurmaya çalışır.
Görmek istediği: karşısındaki kendine benzesin ister.
Ama o başkasıdır, başka bir düşünce, başka bir beyin.
Allah herkese “Sen çok özelsin” egosu yüklemiş.
Bu yüzden herkes özel, herkes biraz yalnız kalmış.
Evet, insan yaratılmışların en özeli…
Ama kendi değerini bildiği sürece.
Kendisi gibi olduğu sürece.
Karşısındakinin duygularını görebildiği sürece.
Kalabalık ailelerde bile insanlar kaybolmuş hisseder.
Anlaşılamamış, unutulmuş, kenarda kalmış gibi.
Çünkü ailede bile kimse kimseyi anlamak istemez.
Herkes değer görmek, anlaşılmak ister.
Kimse kimsenin mücadelesine dikkat etmez.
Kendisi ne yaşıyor, ne hak ediyor, önemli olan budur.
Bu bireysel hesaplaşmalar, yalnızlığı artırır.
Ailedeki yalnızlık, toplumda daha da büyür.
Vermeden almak, anlamadan anlaşılmak...
Bu duygularla ne kadar yol alınabilir?
Kendimizi terk edip “biz” olduğumuzda,
İşte o zaman her şey değişir.
Mutluluk bireysellikte değil.
Üretmekte, paylaşmakta ve anlamakta gizli.

Sevgilerimle,
Belgin BAYKAL

- Temmuz 07, 2019 Hiç yorum yok:
Bunu E-postayla GönderBlogThis!X'te paylaşFacebook'ta PaylaşPinterest'te Paylaş
Labels: aile içi iletişim, anlaşılmak, bireysellik, ego, empati, farkındalık, içsel yolculuk, toplumsal eleştiri, yalnızlık
Belgin Baykal
Kendimi yazarak ifade ettiğimi anladığımdan beri yazdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Belki satırlarımda kendinizden bir şeyler bulursunuz☺️

16 Mayıs 2019 Perşembe

Düşler ve Gerçekler!




Hayat bazen öyle insafsız ki,

küçük bir boşluğundan yakalar.

Hissettirmez en zayıf anında,

seni ta yüreğinden yaralar.


Sezen Aksu’nun yine muhteşem sözlerinden bir bölümü…

Gerçekten de insanın

en zayıf anında içeriye sızan bir virüstür aşk.

Kime? Niye? Neden?

Sorularının yok olduğu bir an.

Direnci düşmüş bedene gelen bir hastalık gibi.

Mantığın yok olduğu,

yüreğinin sesini dinlediğin bir ân…

Kendine uydurduğun bir sürü mazeret.

Gerçeklerden kaçış, düşlerde yaşam...

Her zaman düşlerimizdeki gibi bir yaşam bekleriz.

Her şeyin bizim isteklerimiz doğrultusunda geliştiği,

olmadığı zaman hayal kırıklıkları yaşadığımız...

Zararsız bir dünyada umutlarımızla yol aldığımız,

bir insana yüklediğimiz bir sürü olgu ve nitelik...

İşimize geldiği gibi görme eylemi...

Gözümüzde büyüttüğümüz ve

istediğimiz kimliğe soktuğumuz hayalimiz…

İşte ikilem burada başlar:

Düşlerimiz ve Gerçeklerimiz…

Yüzleşemediğimiz ve yüzleşmekten korktuğumuz,

sonrasını göze almakta zorlandığımız güçlüktür gerçekler.

İki hâli vardır benliğin ve kişiliğin:

Ya hayallerini seçip o dünyada yaşarsın,

ya da hayallerini yıkıp gerçeğe uyanırsın.

Bedeninize ve ruhunuza hangisi uygunsa,

seçiminiz o yönde gerçekleşir.


Bazen hayal gördüğümüz şeyler gerçeklerimizdir.

Bazen gerçeklerimizi hayal görmek isteriz.

“Düşler ve Gerçekler” işte ayrı ayrı yaşar…

Sevgilerimle,

Belgin Baykal

- Mayıs 16, 2019 Hiç yorum yok:
Bunu E-postayla GönderBlogThis!X'te paylaşFacebook'ta PaylaşPinterest'te Paylaş
Labels: aşk ve gerçek, aşkın felsefesi, duygusal yazılar, düşler, hayal ve gerçek, içsel yolculuk, ruh halleri, Sezen Aksu sözleri, yaşamın içinde
Belgin Baykal
Kendimi yazarak ifade ettiğimi anladığımdan beri yazdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Belki satırlarımda kendinizden bir şeyler bulursunuz☺️

23 Nisan 2019 Salı

Kadın mı Zor, Erkek mi?




Hayatta en zor ve en keyifli şey ne deseler,

herhalde “Kadın olmak” derdim.


Bir kadının gücü, yüreği, sevdası, analığı, evlatlığı,

arkadaşlığı, desteği, fedakârlığı, ileri görüşü, sağduyusu,

sabrı ve her zorluğa karşı ayakta durabilmesi

kadına has bir durum gibi geliyor.


Tabii ki istisnaların olduğunu da unutmamak gerekir.

Ama biz çoğunluktan ve genel durumdan bahsediyoruz.


Hayatta en zor ve en keyifli şey ne deseler,

herhalde “Kadın olmak” derdim.


Bir kadının gücü, yüreği, sevdası, analığı, evlatlığı,

arkadaşlığı, desteği, fedakârlığı, ileri görüşü, sağduyusu,

sabrı ve her zorluğa karşı ayakta durabilmesi

kadına has bir durum gibi geliyor.


Tabii ki istisnaların olduğunu da unutmamak gerekir.

Ama biz çoğunluktan ve genel durumdan bahsediyoruz.


Erkekler kadını çok sever gibi gözükse de,

kadın en çok nefret ettiklerinin arasındadır.

Trafikte sevmez, iş hayatında sevmez,

çok aradığında sevmez, aramadığında sevmez,

kıskanmadığında sevmez, kıskandığında sevmez…

Fikri olmadığında sevmez, fikir verdiğinde sevmez,

yemek yapmadığında sevmez, oyunda yenilince sevmez,

başkasıyla konuşurken hiç sevmez.


Genelde kadınlar için,

“Hiçbir şeyle mutlu olmuyor.” deseler de,

kadınları da kolay kolay aratmazlar.


Bir kadından beklenti çok büyüktür.

Kadınların mükemmel erkek arayışı gibi,

onlar da mükemmel kadın ararlar.


Basit gibi görünseler de

kendi dünyalarında onlar da karışıktır.

Anlaşılmak isterler

ama anlamak konusunda çok yetenekli değillerdir.


Erkek olmak, duyguları saklayarak yaşamayı öğrenmektir.

Güçlü olmak zorundaymış gibi davranıp

çoğu zaman yalnız kalmaktır.

“Bir şey yok” diyen cümlesine

koca bir dağ sığdırmaktır.

Sevmeyi bildiği hâlde,

göstermeyi öğrenememiş olmaktır bazen.


İki tarafın da birbirinden çok farkı yoktur aslında.


Tüm bu zorlukları düşününce

yine de kadın olmak… başka bir şey.


Hem kırılgan hem güçlü,

hem çocuk hem anaç,

hem suskun hem anlatan…

Bazen yalnızlığında saklanan,

bazen kalabalıkta sesi duyulmayan…


Kadın olmak,

görünenden çok daha fazlası olmaktır.


Sevildiğinde hayatı yeşerten,

değersizleştirildiğinde kendini bile unutan bir hâl...


Bir kadının gerçek değerini bilenin

hayatı kolay olur.

Ama onu anlamayanın,

tüm ömrü eksik geçer.


Sevgiyle kalın,

Belgin Baykal

- Nisan 23, 2019 Hiç yorum yok:
Bunu E-postayla GönderBlogThis!X'te paylaşFacebook'ta PaylaşPinterest'te Paylaş
Belgin Baykal
Kendimi yazarak ifade ettiğimi anladığımdan beri yazdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Belki satırlarımda kendinizden bir şeyler bulursunuz☺️

19 Nisan 2019 Cuma

Teşekkür Etmek Gerek Hayata!









"Üzülme" der Mevlânâ ve devam eder:

Kızma hiç kimseye yaptıklarından dolayı,
aksine teşekkür et ihanet edenlere, sadakati öğrettikleri için…

Minnet duy yalancılara,
doğrunun farkına varmanı sağladıkları için…

Mutsuz edenlere dua et,
mutluluğu daha derin hissettirdikleri için…

Herkesi sev, yaşamına bir anlam kattıkları için…

Hayat bu yüzden daha güzel,
siyahlar beyazı fark ettirdiği için."

Hayata bakış açımız, bizim mutluluğumuzdur.
Eğer her şeyde bir kusur arıyorsak,
başımıza gelen olaylarda "Neden her şey beni buluyor?" 
diye isyan ediyorsak, mutsuz olmaya adayız.

Bunları bir ödül olarak görmeyi öğrenmeliyiz.
Yaşanılanlar bizim için değerli öğretilerdir.
Gittikçe zorlaşan hayat şartlarında,
birbirimizi mutlu edecek olaylarla beslemeliyiz.

Kimseyi mutsuz ve tedirgin etmeye hakkımız yok.
Sürekli size sorun getiren ve mutsuzluk yaşatan insanlar,
yalnızlığı istemeden kendileri seçerler.
Bunun adını da “karakter” koyarlar:
"Kimseyi umursamam, onlar beni umursasın" hali…

Size ne yaptıklarının farkında bile değillerdir.
Ama siz yapılan her şeyin farkında olursunuz
ve ona göre davranmayı tercih edersiniz.

Bazen idareci kimliğinizle, bazen zorunluluktan
bu kişileri hayatınızda tutarsınız.
Onlardan hayatımıza yansıyan olumlu ya da olumsuz her şey
bizim tecrübemiz olur.

Karşımıza çıkan insanların hepsinin
bizim hayatımızda bir görevi vardır.
Tıpkı bizim de onların hayatında olma görevlerimiz gibi…

Karşılıklı olarak hayatlarımızda yaptığımız bir alışveriştir yaşanılanlar.
Kimisi acı, kimisi mutluluk verir.
Bazıları büyük öğretilerimiz ya da öğrettiklerimiz olur.

Bazen yaşadığımız olumsuz şeylerin
hiç bitmeyeceğini düşünürüz.
Ama her şey gibi, mutsuzlukların da bir sonu vardır.

Bu sürede yaşadıklarınızı nasıl karşıladığınız
ve mücadele edişiniz çok önemlidir.

Bir daha aynı hataları tekrarlamazsanız,
paha biçilmez bir tecrübe kazanırsınız.
Yani mutluluğunuzun anahtarı artık elinizdedir.

Neyin iyi, neyin kötü olduğunu ayırt etmeye başladığınız zaman,
başlamıştır tecrübeyle yolculuk.

Geriye dönüp baktığınızda, yaşadığınız her şey için
hayata ve kişilere teşekkür edebiliyorsanız,
artık mutlu olmayı bilen bir insansınız.
Hayatınızda en güzel makama erişmişsiniz.
Kendinizi tebrik edebilirsiniz artık.

"Başkalarının acılarından, geçmiş felaketlerden ders alanlar,
gerçekten mutlu kimselerdir." – Hz. Ali

Belgin Baykal
- Nisan 19, 2019 Hiç yorum yok:
Bunu E-postayla GönderBlogThis!X'te paylaşFacebook'ta PaylaşPinterest'te Paylaş
Belgin Baykal
Kendimi yazarak ifade ettiğimi anladığımdan beri yazdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Belki satırlarımda kendinizden bir şeyler bulursunuz☺️

14 Nisan 2019 Pazar

Eşinden Boşanan Çocuğundan da Boşanır mı?



En ufak sevgisini ve ilgisini bile esirger o masum kalplerden.

O zaman düşünürsünüz, nasıl bir insan 

çocuğundan da boşanabilir diye.


O çocuğun günahı nedir?

Kendi talebi olmaksızın dünyaya gelen bir masumdur.

Yanlış kararlar ve yanlış seçimler o çocuğu suçlu kılar.

Hayatı boyunca hep bir yerlerde bir şeyi eksik kalır.

Hiçbir zaman kendisini tam hissedemez.

Adını koyamadığı birçok duygunun altında ezilir.

Anne ve babasının ayrılığını anlamıştır ama

kendisiyle olan ayrılığı bir türlü kavrayamaz.


Bu hayatı ya da bu ebeveynleri hak edecek ne yapmıştır?

Tek suçu, onların çocuğu olmasından başka bir şey değildir.


İşte bu eksikliklerle büyüyen çocukların karşısına,

yıllar sonra çıkan anne ve babalar,

nasıl bir düşünce tarzıyla geçer karşısına:

“Ben senin annenim.”

“Ben senin babanım.” der…


En zor zamanlarında,

en çok ihtiyaç hissedildiği anlarda

kendi bencilliklerinden yanında olmayan kişiler,

çocukları iyi yerlere gelip para kazanınca

ya da kendileri elden ayaktan düşüp bakıma muhtaç olunca,

karşılarına çıkıp rahatça evlat olmalarını talep edebiliyorlar.


Kendileri anne baba olamadan,

karşı taraftan evlatlık görevlerini yapmasını beklemek,

nasıl bir bencilliktir?


İşte bu aşamada çocuğun yine yükümlülükleri bitmez.

Bu sefer vicdanı ve haklılıklarıyla sıkışır kalır.

Kendisini yine kötü hisseder.

Bir yanı nefret ederken,

diğer yanı acıma ve yardımdan yanadır.


Yani o boşanmadan sonra,

kendisini hiçbir zaman tam olarak iyi hissetmez.


Çocuklarınıza ayrıldıktan sonra bunları yaşatmayın.

Onların kalplerinde büyük kırgınlıklar yaratmayın.


Eşinizden boşanabilirsiniz,

ama çocuğunuzdan asla boşanamazsınız.


O çocuğun kırgınlıkları ve beklentileri,

sizin hayattaki bütün başarılarınızı engeller.

Hiçbir zaman mutlu olamazsınız.


Çocuk, Allah’ın herkese nasip etmediği çok özel bir ödüldür.

O bir emanettir.

Siz de o emanetlerinize en iyi şekilde sahip çıkmak zorundasınız.


Çocuklarınızdan esirgediğiniz her sevgi ve zaman,

gün gelir veremediğiniz hesabınız olur.


Sevgilerimle,


Belgin Baykal


- Nisan 14, 2019 Hiç yorum yok:
Bunu E-postayla GönderBlogThis!X'te paylaşFacebook'ta PaylaşPinterest'te Paylaş
Belgin Baykal
Kendimi yazarak ifade ettiğimi anladığımdan beri yazdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Belki satırlarımda kendinizden bir şeyler bulursunuz☺️

Erkekler Aldatmalı mı? Gerçekten!







Aile terapisti Dr. Susan Mandel,
“Erkeklerin aldatmakla ilgili sorunları şu:

Erkekler kadınlar gibi ilişkilerde yapıcı ve iletişime yatkın değiller.” diyor.
“Bunun sonucunda ise, ilişkilerinde yaşadıkları boşlukları
 dışarıda başka kadınlarla doldurmak istiyorlar.”
Çözüm iletişimde gizli…

Bu yazıyı okuyunca şaşırdım doğrusu,
erkekler üzerinde aldatma bir gereklilik sanki.
“Kendimi ifade edemiyorum, iletişim de kuramıyorum,
o zaman aldatmam kaçınılmaz.”

Gerçekten de iletişime yatkın değillerse,
başka kadınlarla iletişimi nasıl sağlayacak?
Yeni bir can, yeni bir kan iyi mi gelecek?
Bir yenisinde de aynı sorunu yaşadığı zaman diğerine mi geçecek?
Yani! Hayatı daldan dala atlayarak,
arkasında bir sürü yaralı kalp bırakarak mı geçecek?

Peki! Bu geçişlerde düşme yaşamayacak mı?
Sorunların üzerini örtüp diğerine gitmek bir erkeğe ne kazandıracak?

Sadece erkeklerle bir araya geldiklerinde
egolarını şişirecek hikâyelerden ibaret olmak
ya da işler kendi kontrolünden çıkarak 
yuvasının dağılmasına kadar gidecek.
Gerçeklerinde hep bir arayış, pişmanlık ve kendisinden
memnun olmama hali olacak.

Son günlerde erkekleri anlatan bütün uzmanlar,
bir belgesel sunar gibi anlatıyorlar:

“Erkekler avcıdır, avlarını yakalamak için türlü türlü yalanlar söylerler,
kendilerini olmadıkları gibi gösterirler.
Amaçları tamamen avlanmak ve çiftleşmektir.
Testosteronları, yani erkeklik ve iktidar hormonları fazla çalıştığı için
aldatmaya çok yatkınlardır.
Bir de çok eşli.
Beraber olduğu dişisi ona eski ilgi ve alakayı göstermiyorsa,
hemen başka avlara çıkarlar ve
kendilerini rahatlatmak için ona değer 
veren dişilerle beraber olurlar.”

Bir yandan dinliyorum, bir yandan okuyorum,
bir yandan da gülüyorum bu olanlara.
Doğruluk payı var tabii ama anlatım komik
Erkekleri getirdikleri son nokta:
Amaçları sadece çiftleşmek olan
ve ihtiyaçları için yaşayan ruhsuz, aşksız, ilkel insanlar!

Demek ki, aşk acısı çeken ve çektikleri acıdan dolayı
geride bu kadar güzel eserler bırakan şairlerimiz,
bestekârlarımız, ozanlarımız
çiftleşemedikleri için mi yazmışlar, çizmişler?
Bu kadar basit mi düşünmüşler yani?

Erkekler kadınlardan daha çok âşık olurlar ve acı çekerler.
Bunu kimse bilmez.

Bugünün ilişkilerini düşününce,
artık erkekler kadınlardan bıktılar.
Kadınları elde etmek o kadar kolay bir hâl aldı ki…
Hatta onlar beğendikleri erkeğe kendileri teklif eder hâle geldi.
Bu durumda erkekler aşklarını yaşayamaz oldular.
Çünkü çokluk onların tüm hevesini kesti.
Hiç peşinden koşturmadan,
kapısına kadar kendi istekleriyle gelen kadınlara
cinsellikten öte bir duyguyla bakamaz oldular.

Artık erkeklerin günahını almayın boşuna.
Biraz rahat bırakın, kendilerine gelsinler.
Sizi elde etmek için çaba harcasınlar.

Eski şairlerimiz aşklarından ölüyorlardı,
çünkü kavuşamıyor ve büyük hasret çekiyorlardı.
Onun için de sevdaları çok kıymetliydi.

Bir de günümüze bakın!
Her dakika deli gibi bir iletişim…
Bir yerden kapasan diğer yerden baş gösteriyor.
24 saat göz hapsi:
“Kiminle görüştün?”
“Kimi araştırdın?”
“Kimi merak ettin?”
“Kimin paylaşımını beğendin?”

Kavga sebebi oldu.
Ayrılsan her yerden sil,
resim kaldır, bağlantıları kes!
Büyük zaman kaybı…

İki taraf uzun yıllar ilişki yaşamış gibi
yorgunluk içinde ayrılır.
En uzunu 5 yılı geçmez, o ayrı.

Herkesin ilişkilerini gözden geçirip bir şeyler yapması gerekir.
Hayat sosyal medyadan ibaret olmamalı.

Sevgilerimle,

Belgin Baykal

- Nisan 14, 2019 Hiç yorum yok:
Bunu E-postayla GönderBlogThis!X'te paylaşFacebook'ta PaylaşPinterest'te Paylaş
Belgin Baykal
Kendimi yazarak ifade ettiğimi anladığımdan beri yazdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Belki satırlarımda kendinizden bir şeyler bulursunuz☺️
Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa
Kaydol: Yorumlar (Atom)

Ezik Demeyin Kimseye

Toplumun sessiz kahramanlarıdır onlar. Kendini öne atmayan, ama her şeyin farkında olan insanlar. Onlara ezik derler, çünkü bağırmazlar. Çün...

  • Paspas Altındaki Anahtar Olma!
    Geçen gün gözüme bu cümle çarptı ve üzerinde yazı yazacak kadar düşündüm. "Anahtar gibi sadece kaybolduğunda aranan...
  • Kartallar Yüksek Uçar!
    Kartal, kuş türleri içinde en uzun yaşayanlardandır. Bazıları 70 yıl kadar yaşar. Ama bu uzun ömür için, 40 yaşına gel...
  • Erkekler Aldatmalı mı? Gerçekten!
    Aile terapisti Dr. Susan Mandel, “Erkeklerin aldatmakla ilgili sorunları şu: Erkekler kadınlar gibi ilişkilerde yapıcı ve iletiş...

Bu Blogda Ara

Sayfalar

  • www.kitapyurdu.com/kitap/dekolte-ruhlar-/552670.html
  • https://www.instagram.com/belginbaykall
  • kitapyurdu
Fotoğrafım
Belgin Baykal
Kendimi yazarak ifade ettiğimi anladığımdan beri yazdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Belki satırlarımda kendinizden bir şeyler bulursunuz☺️
Profilimin tamamını görüntüle

ARŞİV

  • ▼  2025 (9)
    • Ekim (1)
    • Eylül (1)
    • Temmuz (6)
    • Haziran (1)
  • ►  2024 (1)
    • Ocak (1)
  • ►  2023 (4)
    • Kasım (1)
    • Ekim (1)
    • Eylül (1)
    • Temmuz (1)
  • ►  2022 (11)
    • Aralık (1)
    • Ekim (1)
    • Temmuz (4)
    • Haziran (3)
    • Mart (1)
    • Ocak (1)
  • ►  2021 (14)
    • Aralık (1)
    • Kasım (3)
    • Ekim (1)
    • Ağustos (1)
    • Temmuz (3)
    • Haziran (1)
    • Mayıs (1)
    • Nisan (1)
    • Şubat (1)
    • Ocak (1)
  • ►  2020 (6)
    • Kasım (1)
    • Ağustos (2)
    • Haziran (1)
    • Mart (1)
    • Şubat (1)
  • ►  2019 (16)
    • Aralık (2)
    • Kasım (3)
    • Ağustos (2)
    • Temmuz (2)
    • Mayıs (1)
    • Nisan (4)
    • Ocak (2)
  • ►  2018 (1)
    • Aralık (1)
  • ►  2016 (6)
    • Ağustos (1)
    • Mayıs (1)
    • Nisan (1)
    • Şubat (2)
    • Ocak (1)
  • ►  2015 (6)
    • Eylül (6)
  • ►  2013 (17)
    • Temmuz (17)
  • ►  2012 (57)
    • Ağustos (1)
    • Haziran (1)
    • Mayıs (54)
    • Nisan (1)

Kötüye Kullanım Bildir

Wikipedia

Arama sonuçları

Asla Vazgeçme!

Asla Vazgeçme!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Translate

Blog Arşivi

  • ▼  2025 (9)
    • ▼  Ekim (1)
      • Ezik Demeyin Kimseye
    • ►  Eylül (1)
    • ►  Temmuz (6)
    • ►  Haziran (1)
  • ►  2024 (1)
    • ►  Ocak (1)
  • ►  2023 (4)
    • ►  Kasım (1)
    • ►  Ekim (1)
    • ►  Eylül (1)
    • ►  Temmuz (1)
  • ►  2022 (11)
    • ►  Aralık (1)
    • ►  Ekim (1)
    • ►  Temmuz (4)
    • ►  Haziran (3)
    • ►  Mart (1)
    • ►  Ocak (1)
  • ►  2021 (14)
    • ►  Aralık (1)
    • ►  Kasım (3)
    • ►  Ekim (1)
    • ►  Ağustos (1)
    • ►  Temmuz (3)
    • ►  Haziran (1)
    • ►  Mayıs (1)
    • ►  Nisan (1)
    • ►  Şubat (1)
    • ►  Ocak (1)
  • ►  2020 (6)
    • ►  Kasım (1)
    • ►  Ağustos (2)
    • ►  Haziran (1)
    • ►  Mart (1)
    • ►  Şubat (1)
  • ►  2019 (16)
    • ►  Aralık (2)
    • ►  Kasım (3)
    • ►  Ağustos (2)
    • ►  Temmuz (2)
    • ►  Mayıs (1)
    • ►  Nisan (4)
    • ►  Ocak (2)
  • ►  2018 (1)
    • ►  Aralık (1)
  • ►  2016 (6)
    • ►  Ağustos (1)
    • ►  Mayıs (1)
    • ►  Nisan (1)
    • ►  Şubat (2)
    • ►  Ocak (1)
  • ►  2015 (6)
    • ►  Eylül (6)
  • ►  2013 (17)
    • ►  Temmuz (17)
  • ►  2012 (57)
    • ►  Ağustos (1)
    • ►  Haziran (1)
    • ►  Mayıs (54)
    • ►  Nisan (1)

https://www.kitapyurdu.com/kitap/e-kadar-hayatlar/628607.html&filter_name=belgin+baykal

  • Kitapyurdu

Okuyucular

Bu Blogda Ara

Translate

Tema resimleri luoman tarafından tasarlanmıştır. Blogger tarafından desteklenmektedir.