SENDEN, BENDEN, BİZDEN...

Her şeyden bahsetmek gerek! Senden, Benden ve Bizden...

20 Aralık 2019 Cuma

Eşiniz İyiyse!







































Herkes eşini seçerken mutlu olmak ister.
İyi bir eş mutluluk getirir diye düşünürüz.
Peki gerçekten iyi eş mutluluğu getirir mi?
Asıl istediğimiz şey iyi bir eş mi acaba?
Bir arkadaşım demişti: “Eşim o kadar iyi ki
ayrılamıyorum!”
O zamanlar tam anlayamamıştım onu.
Dışarıdan bakınca çok uyumlu bir çiftti.
Sanki eşi olmadan eksik kalır gibiydi.
Her yere birlikte gidiyorlardı.
Bir gün kahveye çağırdım onu.
“Eşimi de getirdim, sakıncası var mı?” dedi.
Artık getirmişti, sakıncası ne olabilirdi ki?
Ama vardı elbette.
Erkeklerin arasında yapılan muhabbet başkadır.
Bunu fark edemeyecek bir hale gelmişti.
Özgürlüğünü kendi elleriyle teslim etmişti.
Hiçbir arkadaşıyla yalnız görüşemiyordu.
Sorduğumda şöyle dedi:
“Ben gidersem o da yalnız gitmeye başlar.”
Kendini tamamen mahkûm etmişti aslında.
Bir gün yine şöyle dedi bana:
“Sana çok özeniyorum. Her kararını kendin alıyorsun.
Bizde her şey büyük tartışma konusu oluyor.
Karar günler sonra zor veriliyor.”
“Hayatta her şeyin bir bedeli var,” dedim.
“Ben bunu seçtim, sen onu.”
Sonra bombayı patlattı: “Boşanmak istiyorum.”
Şaşkınlıkla baktım, inanamamıştım duyduklarıma.
“Sadece saçmalıyorsun,” diyebildim.
Ama yüzündeki ciddiyet bambaşkaydı.
“Sence bu kadar iyi bir eşten ayrılmamı
kim onaylar?” dedi.
“Boşanma nedenimiz ne olacak?
Aldatma yok, şiddet yok, kumar yok.
Bizde bunlar yoksa boşanma da yok zaten.
Ne diyebilirim ki?”
“Senin yalnız kalmaya ihtiyacın var,” dedim.
“Belki eşinin değerini o zaman anlarsın.”
“Hayır,” dedi. “Ben özgürlüğü seviyorum, onu anladım.”
“Özgürlük yalnızlıktır, başta sancılı geçer.
Sonra kendinle büyük bir aşk başlar.
Aranıza kimseyi almak istemezsin.
İşte burası tehlikeli bir boyuttur.
Ne kadar istediğini anlamak için
biraz yalnızlık şarttır.
Onsuzluk nasıl bir şey?
Yanında hep olan biri artık yok.
Hazır mısın buna?
Bunları yaşamadan anlayamazsın.
Sakın çabuk karar verme!” dedim.
Uzun süre görüşmedik sonra.
Ayrıldıklarını duyunca aramak istedim.
Şaşırdı sesimi duyunca.
Sonra uzun uzun konuştuk.
“Her şey çok farklı artık,” dedi.
“O başka birini buldu,
ben yalnızlığımı…”
“Seni arayamadım, her şey dediğin gibi oldu.
Sancılı bir süreç geçirdik.
Kararımı söylediğimde o çok zorlandı.
Ama sonra anlayış gösterdi.
Tek suçu iyi olmaktı sanırım.
Bazen pişmanlık duydum, bazen iyi ki dedim.
Vicdanımı rahatlatan tek şey,
onun kıymetini bilen biriyle olması.
Arada görüşüyoruz.
İki yıl geçti üzerinden.
Şimdi başka biriyle görüşüyorum ama
evlilik istemediğimi fark ettim.
Bir daha kendime bunu yapmayacağım.
Ne istediğimi bilmeden
başkalarının hayatında yer almayacağım.”
“Artık seninle rahatça görüşebilirim.
Ne zaman buluşuyoruz?” dedi.
Sesindeki mutluluk beni çok sevindirdi.
Kendine ulaşmıştı sonunda.
Bundan sonra ipler kendi elindeydi.
İyi eşler gittikten sonra da iz bırakır.
Acı, anılar ve iyilikler hep kalır geride.
Yaşama sevinci bile geri gelmez bazen.
Durum böyleyken karar sizin.
Ne istediğinizi gerçekten bilin,
Yoksa çok ağlarsınız…

Belgin BAYKAL

- Aralık 20, 2019 Hiç yorum yok:
Bunu E-postayla GönderBlogThis!X'te paylaşFacebook'ta PaylaşPinterest'te Paylaş
Belgin Baykal
Kendimi yazarak ifade ettiğimi anladığımdan beri yazdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Belki satırlarımda kendinizden bir şeyler bulursunuz☺️

8 Aralık 2019 Pazar

Anlaşamıyoruz Demeyin!










Birbirlerine bağırdılar, hakaret ettiler.
Sonra hiçbir şey olmamış gibi yemek yediler.
Bu sahne size de tanıdık geliyor mu?
Anlaşamayanların normalleştirdiği bir iletişim biçimidir bu.
Siz çözüm aradıkça onları mutsuz edersiniz aslında.
Çünkü huzurdan hoşlanmazlar; sorunla beslenirler.
“Huzur istiyorum” derler ama adım atmazlar.
Hayatlarında değişiklik istemezler, çözümden kaçarlar.
Sadece şikâyet eder, kurbanı oynarlar.
En büyük korkuları şikâyetsiz kalmak olur.
Dertsizlik, sorun yokluğu onları çıplak bırakır.
“Sorun kotamı bugün neyle doldursam” diye düşünürler.
Amaca ulaşınca yeni sorunlar üretme başlar.
Çevresini suçlar, herkes ona haksızlık etmiştir.
Kendisi hep masum, sessiz, işinde gücündedir.
Biraz sinirli olabilir ama nedeni çevresidir.
Yardım etmeye kalkmayın, arada kalırsınız.
Çünkü geçim şekilleri budur: çatışarak yaşamak.
Ama bunu fark etmez, anlaşamadıklarını sanırlar.
Biri ayrılmak istese mutsuzluk başlar hemen.
Çünkü ayrılığa asla hazır değillerdir.
Birbirlerine sandığınızdan fazla bağlıdırlar.
Sizden çözüm isterler ama aslında istemezler.
Çözüm götürürseniz dışlanırsınız, düşman ilan edilirsiniz.
Size “yuva yıkan” gözüyle bakılır.
O yüzden bırakın bildiklerini yaşamaya devam etsinler.
Sadece dinleyin, geçin, susun.
Gerçekten anlaşamayanlar yollarını ayırandır.
Huzuru seçip maddiyatı ikinci plana koyandır.

Belgin BAYKAL

- Aralık 08, 2019 Hiç yorum yok:
Bunu E-postayla GönderBlogThis!X'te paylaşFacebook'ta PaylaşPinterest'te Paylaş
Belgin Baykal
Kendimi yazarak ifade ettiğimi anladığımdan beri yazdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Belki satırlarımda kendinizden bir şeyler bulursunuz☺️

22 Kasım 2019 Cuma

“Hadi Bugün Yine İçelim”






Her gün içen var, ama kimse “alkolik” demez.

Onlar sadece her akşam içenlerdir, o kadar.


Başlarlar içmeye...

Bir bakarsın yüzünde derin bir acı,

Altında bıyık altı bir gülümseme.

İçkisiyle cilveleşir...


Arka fonda bir müzik...

Makam tutmaz ama dertlidir illa.

Konuşmaları ağır, cümleleri derin görünür.

Ama aslında herkesin üç kere duyduğu şeyler.


Sonra bir yudum...

Yudumlar hızlanır, çünkü hızlı içince

"İyi içici" zannedilir.

Ağlamaya başlar aniden…

Ya da gözler dolar ama düşmez.

“Ağlayamıyorum bile!” der.

Ona da içer bir kadeh.


Haber açar.

Ülkenin en dertli haberine kilitlenir.

Bir anda memleket meselesi konuşulur.

“Bu halk koyun, koyun!”

Derken aslan sütünü fondip yapar.


Sonra konu döner dolaşır,

Eskilere, sevgililere, nankör dostlara gelir.

“Ben onu çok sevdim ama o…”

Klasik cümleler, klasik dram.

Ama yine de içilir, çünkü sebep bol!


Gece biter, yatak zor bulunur.

Sabah uyanınca baş ağrısı da yanındadır.

Bir bakar aynaya:

“Ben ne hale düştüm be!”

Sanki biri zorla içirmiş gibi söver içkiye.


Ama sonra ne olur biliyor musun?

Ağrı geçince hayat normale döner.

Ve akşam için yeniden hazırlanılır.

Randevu hazır, içki hazır, iki dost da geldi mi…

Buyrun masaya!


“Bu akşam hüzünleri evde bıraktım!”

Ya da “Sefam olsun be oh oh!”

Kimi zaman ağlayarak,

Kimi zaman gülerek biter gece.


Ama alkolik değildir o.

Sadece her gün içebilenlerdendir.


“Bütün aşkları ve memleketi aynı kadehte halleden adam.”



Belgin BAYKAL

- Kasım 22, 2019 Hiç yorum yok:
Bunu E-postayla GönderBlogThis!X'te paylaşFacebook'ta PaylaşPinterest'te Paylaş
Belgin Baykal
Kendimi yazarak ifade ettiğimi anladığımdan beri yazdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Belki satırlarımda kendinizden bir şeyler bulursunuz☺️

21 Kasım 2019 Perşembe

İnsan Sevdiğini Öldürür mü?












İnsan, en çok sevdiğine zarar veriyor bazen.
En büyük hataları, en sevdiklerimiz yapıyor bize.
“Seni seviyorum” derken, başka sevgiler arayanlar bile oluyor.
Kardeş, eş, dost, anne, baba…
Hepsi kıymetli, ama bazen en çok onlar kırıyor.
Nazımız geçen herkese daha kolay yükleniyoruz.
Sözümüzün geçtiği yerde mazlumlar yaratıyoruz fark etmeden.

Birini öldürmek için silah gerekmez her zaman.
Bazen sevgisizlik, bazen ilgisizlik yeterlidir.
Yavaş yavaş öldürürüz davranışlarımızla, suskunluğumuzla.
Sevmezsin, konuşmazsın, yok sayarsın…
Her gün biraz daha eksilir o kişi.
Bazen silah bir kurşundur, bir defalık acıdır.
Ama duygusal ölüm yavaştır, sinsidir, derindir.

Çevrende her gün ölen ama nefes alanlar vardır.
Duygusal şiddet görenler, dışlananlar, yok sayılanlar…
Sen onları idare ettiğini sanırsın.
Ama onlar her gün biraz daha yok olurlar.
Onlar ölürken,
Senin içindeki güzel duygular da yok olur.

İnsan bazen sevgiyi, sadakati, güveni kaybeder fark etmeden.
İçimizde hem katil oluruz, hem kurban...
Duygularla da öldürülür insan.


Duyguların sessiz katili olmayın!



Belgin BAYKAL

- Kasım 21, 2019 Hiç yorum yok:
Bunu E-postayla GönderBlogThis!X'te paylaşFacebook'ta PaylaşPinterest'te Paylaş
Belgin Baykal
Kendimi yazarak ifade ettiğimi anladığımdan beri yazdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Belki satırlarımda kendinizden bir şeyler bulursunuz☺️

İlişkiler Her Zaman İstediğimiz Gibi Gitmeyebilir






Kim olursa olsun,
Kurduğumuz ilişkiler istediğimiz gibi gitmeyebilir.
Kimisinden verim alırız,
Kimisinde mahsul elimizde kalır.
Sonra döneriz başa,
Başlarız kendimizi sorgulamaya...
“En son ne dedim? Ne yaptım?”
“O ne anladı?” diye düşünürüz.
Kırıldığımız kadar kırıcı cümleler kurarız.
Ve bunun farkında bile olmayız.

Sonra “Evet, hatalıyım” demek zor gelir.
Kendimizi kutsar,
Karşı tarafı suçlamaya başlarız.
“Her şey senin yüzünden!”
“Beni niye idare edemiyorsun?”
“Bir şey söylediysem, hiç mi hakkım yok?”
Bu tarz cümlelerle sitem ederiz.

Evet, hakkın olabilir elbette...
Ama ben de aynı hakkı isterim.
Ben sana öyle davransam,
Aynı hoşgörüyü bana gösterecek misin?
Yoksa sadece ben mi anlayışlı olacağım?
İşte kopmalar da tam burada başlar.

Çünkü kimse hep veren olmak istemez.
Her şey karşılıklı olursa güzeldir.
Sizi idare eden biri varsa yanınızda,
Onun sonsuza dek öyle kalacağını sanmayın.
Yalnızlık bir gün aniden kapınızı çalabilir.
Çünkü o kişi de yorulabilir.

Defalarca sizi uyarmasına rağmen,
Siz onun hoşgörüsünü bitmeyecek sanırsınız.
Hatta dozunu bile artırabilirsiniz.
İşte o gün yanıldığınız gündür.
Elinizdeki “oyuncak” artık
Sizinle oynamak istemeyecek.
Ve bu oyundan çekilecektir.

Bu tarz ilişkilerden beslenenler için
Söyleyecek söz bulamıyoruz.
Onlardan varsa çevrenizde,
Rahat olun; sizi idare ederler! 😉
Ama çok da emin olmayın yine de...


Sevgiyle Kalın.

Belgin BAYKAL


- Kasım 21, 2019 Hiç yorum yok:
Bunu E-postayla GönderBlogThis!X'te paylaşFacebook'ta PaylaşPinterest'te Paylaş
Belgin Baykal
Kendimi yazarak ifade ettiğimi anladığımdan beri yazdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Belki satırlarımda kendinizden bir şeyler bulursunuz☺️

18 Ağustos 2019 Pazar

Uzakları Seviyorum Artık






Her gün daha az seviyorum insanları…
Kendimi ikna edecek şeyler arıyorum insana dair.
Ama elimi neye atsam, hep hüzün çıkıyor.
Sevgisizlik, çirkinlik, açgözlülük, ihanet…
Dünya, insanların yarattığı çirkinliklerle dolu.
Herkes, mutluluk adına başkasının mutsuzluğu için uğraşıyor.
Herkes haklı ve ısrarlı tutumlarında.
Kimsenin vazgeçmeye niyeti yok,
Ama memnun olan da yok.
Kendi yarattıkları kaosun içinde kaybolup gidiyorlar.

Bir insana iyilik yapıyorsun,
İyilik bile sana ihanet olarak dönüyor.
Bunu yapan yine insan…
Belki en yakının,
Belki de yakın sandığın kişi…
Bunları gördükçe ümitsizleşiyorum,
Ve yalnızlaşıyorum.
Herkesten uzak, mutluluk oyunları oynuyorum belki.
Gerçekten insan arıyorum.
Hassas, düşünceli, sadece “ben” demeyen…

Evet, içimdeki sevgi ölüyor.
Bunu artık çok yoğun hissediyorum.
Yapmacık, sahte mutluluklar saçan insanların yanında
Kendimi sorgulamaktan yoruluyorum.
Herkesin kendini farklı anlatma çabası,
Ya da kendini tanımamaktaki ısrarı
Beni tamamen tüketiyor.

Daha uzaktaki insanları seviyorum artık.
Benim görüşmediğim ama iyiliklerini duyduğum insanları.
Güzel hedefleri olan, güzel işler yapanları.
Doğayı, hayvanı koruyanları…
Küçük detaylara takılmayanları…
Önyargılarını kaldırmış düşünebilen beyinleri.

Uzaktan sevmek, uzaktan özlemek…
Hayaline bırakmak bütün güzellikleri…
Tanımadığın insanlara iyilik yapmak,
Beklentisiz olmak en güzeliymiş.
Çevrende çok insan olması değil,
Gerçekten “insan” olması önemliymiş.

İşte yine: insan seviyorum.
Biliyorum, sevgisiz yapamam!
Ama…
Uzakları seviyorum artık.

Sevgilerimle,
Belgin BAYKAL

- Ağustos 18, 2019 Hiç yorum yok:
Bunu E-postayla GönderBlogThis!X'te paylaşFacebook'ta PaylaşPinterest'te Paylaş
Belgin Baykal
Kendimi yazarak ifade ettiğimi anladığımdan beri yazdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Belki satırlarımda kendinizden bir şeyler bulursunuz☺️

1 Ağustos 2019 Perşembe

Fasülyeden Hayatlar










Her hayat kıymetlidir,
Zengin olsan da fakir olsan da.
Can taşıyorsan, değerlisin.
Paran olunca daha çok hak etmezsin.
Yüksek standart daha çok değer getirmez.
Önemli olan halden anlamaktır.
İnsanca düşünmeyi unutmamaktır.

Bir televizyon programında bir sunucu ekonomiden şikayet edenlere dedi:
"Bir süre fasulye yemesinler, ölmezler ya!"
Sanki dertleri sadece fasulye yiyememekmiş gibi.
Oysa mesele geçim, hayat pahalılığı, çaresizlikti.

Bunu söyleyen kişiler hiç düşündü mü?
Neyi almak istediniz de alamadınız mesela?
Çocuğunuzla markete gidip mahcup oldunuz mu?
Çocuğun istediğini alamamak nasıl bir duygu?
Sadece 200 lirayla haftayı geçirdiniz mi?
O paradan başka paranız olmadı mı hiç?

Hayattaki tüm zorlukları,
Ekonomisi yetersiz olanlar yaşar.
Deprem olsa, sel gelse…
Siz sarayınızda üzülürsünüz uzaktan.
Onlar ise savrulur, sürüklenir,
Yine de verilen yemeğe şükrederler.

Siz bir hobinize servet harcarsınız.
Onların sigarası bile eleştirilir.
Onlara hiçbir şey yakıştırılmaz.
Tatile gitmemeli, araba almamalı,
Ev sahibi olmamalı, süslenmemeli…
Yani mutlu görünmemeli.
Çünkü o zaman yardım edilmez.
Zavallı ve mağdur kalmalılar!

"İş var, beğenmiyorlar" diyorsunuz ya…
O işler insanlık dışı, ağır koşullarda.
Sabah sekiz, akşam sekiz çalıştırılıyorlar.
Haftada bir gün izin,
Asgari ücret ve kötü muamele.
Vasıfsız yöneticilerle dolu iş yerleri.
Sonra kalabalık minibüsle eve dönüş.
Daha dinlenmeden aynı maraton başlar.

İşte o sigara orada devreye girer.
Tek zevk odur belki hayatta.
Ama o da onu yavaş yavaş öldürür.
“Zaten yaşamıyorum ki,” der içinden.

Sizce savunduğunuz sistem bu insana çare midir?
Fasulye örneğiniz bu yüzden komik kalır.

Bir de ekonomi çok iyi diyen vardı.
Simit ve çayla üç öğün öneren!
Her öğününü keyifle yiyen biri,
Size bütçe anlatıyor, akıl veriyor.

Aynı sofrada oturmadan,
Aynı hayattan geçmeden…
Ekonomi hakkında ne kadar konuşabilirsiniz?

Hayat sizler için güzel belki…
Ama diğerlerinin hayatı sadece "fasulyeden."

Sevgilerimle,
Belgin BAYKAL

- Ağustos 01, 2019 Hiç yorum yok:
Bunu E-postayla GönderBlogThis!X'te paylaşFacebook'ta PaylaşPinterest'te Paylaş
Belgin Baykal
Kendimi yazarak ifade ettiğimi anladığımdan beri yazdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Belki satırlarımda kendinizden bir şeyler bulursunuz☺️

28 Temmuz 2019 Pazar

Farklı Kardeş Olmak!











Aynı ailede büyür, bambaşka insanlar oluruz.
Tipler benzer, huylar hiç tutmaz.
Kardeşler farklılıklarını açıkça dile getirir.
Üstelik bunu en acımasız şekilde yaparlar.
“Bunu evlatlık mı aldınız?”
“Kesin bu hastanede karıştı.”
Anne baba da bu söylemlere katılır.
Beğendikleri huyları kendi taraflarına çekerler.
Beğenmediklerini diğer tarafa yüklerler.
Ve o meşhur düello başlar:
“Senin taraf mı, benim taraf mı?”
Kişiler bu oyunda kaybolur gider.
Oysa aynı ailede olmak,
Aynı insan olmak demek değildir.
Kurallar bile çocuklara göre değişir.
Cinsiyete göre büyütülen aileler vardır.
Erkek çocuğa özgürlük tanınır,
Kız çocuğa sınır çizilir.
Bu da huyları etkiler elbette.
Bazısı daha inatçı, daha asi olur.
Bazısı içine kapanır, duyarsızlaşır.
Uyum sağlayanlar ise iyi çocuk sayılır.
Ama iyi çocuk olmanın bedeli büyüktür.
Hiçbir hata size yakıştırılmaz.
Hep mükemmel olmanız beklenir.
Bu çok yorucu bir yük olur.
Kimse ne yaşadığınızı bilmek istemez.
Asi olursanız, sorumluluğunuz başkalarına kalır.
Uyumlu insanlar her yerde tercih edilir.
Çünkü kolay yönetilir, iş yüklenir.
Sabırlı, düzenli ve sorumludur onlar.
Ama sorunlu olanlar daha kurnaz davranır.
Zaferlerini zeka sanırlar,
Kendilerini kazanan ilan ederler.
Uyumlu olanlara saf gözüyle bakarlar.
Ama bu geçici bir zaferdir.
Hayat sonunda herkese adaletini sunar.
Saygı görmezler, mutlu olamazlar.
Bir şeyleri hep eksik kalır.
Ailede de toplumda da roller sabittir.
Bazıları idare eder, bazıları idare edilir.
Ama kardeş kalbi farklı atar.
Anlaşamasalar da kötülük düşünmezler.
Bağlar, arkadaşlıktan daha güçlüdür.
Ve öyle de olmalıdır zaten!

Sevgilerimle,
Belgin BAYKAL
- Temmuz 28, 2019 Hiç yorum yok:
Bunu E-postayla GönderBlogThis!X'te paylaşFacebook'ta PaylaşPinterest'te Paylaş
Belgin Baykal
Kendimi yazarak ifade ettiğimi anladığımdan beri yazdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Belki satırlarımda kendinizden bir şeyler bulursunuz☺️

7 Temmuz 2019 Pazar

Sen Çok Özelsin









İnsan her şeyden gider, kendinden gidemez.
Herkesi bırakır, bir tek kendini bırakamaz.
Herkesi değiştirmeye çalışır, kendine dokunamaz.
Çünkü kendini değiştirmeye kıyamaz.
Doğru olduğuna öyle inanır ki,
Anlaşılmadığını düşünür, yalnız kaldığını sanır.
Oysa yalnız değildir, sadece diğerleri gibidir.
Eleştirdiği, beğenmediği kişiler gibi...
Hatalarını göremez, başkalarıyla oyalanır.
Olduğu gibi kabullenmez, oldurmaya çalışır.
Görmek istediği: karşısındaki kendine benzesin ister.
Ama o başkasıdır, başka bir düşünce, başka bir beyin.
Allah herkese “Sen çok özelsin” egosu yüklemiş.
Bu yüzden herkes özel, herkes biraz yalnız kalmış.
Evet, insan yaratılmışların en özeli…
Ama kendi değerini bildiği sürece.
Kendisi gibi olduğu sürece.
Karşısındakinin duygularını görebildiği sürece.
Kalabalık ailelerde bile insanlar kaybolmuş hisseder.
Anlaşılamamış, unutulmuş, kenarda kalmış gibi.
Çünkü ailede bile kimse kimseyi anlamak istemez.
Herkes değer görmek, anlaşılmak ister.
Kimse kimsenin mücadelesine dikkat etmez.
Kendisi ne yaşıyor, ne hak ediyor, önemli olan budur.
Bu bireysel hesaplaşmalar, yalnızlığı artırır.
Ailedeki yalnızlık, toplumda daha da büyür.
Vermeden almak, anlamadan anlaşılmak...
Bu duygularla ne kadar yol alınabilir?
Kendimizi terk edip “biz” olduğumuzda,
İşte o zaman her şey değişir.
Mutluluk bireysellikte değil.
Üretmekte, paylaşmakta ve anlamakta gizli.

Sevgilerimle,
Belgin BAYKAL

- Temmuz 07, 2019 Hiç yorum yok:
Bunu E-postayla GönderBlogThis!X'te paylaşFacebook'ta PaylaşPinterest'te Paylaş
Labels: aile içi iletişim, anlaşılmak, bireysellik, ego, empati, farkındalık, içsel yolculuk, toplumsal eleştiri, yalnızlık
Belgin Baykal
Kendimi yazarak ifade ettiğimi anladığımdan beri yazdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Belki satırlarımda kendinizden bir şeyler bulursunuz☺️

16 Mayıs 2019 Perşembe

Düşler ve Gerçekler!




Hayat bazen öyle insafsız ki,

küçük bir boşluğundan yakalar.

Hissettirmez en zayıf anında,

seni ta yüreğinden yaralar.


Sezen Aksu’nun yine muhteşem sözlerinden bir bölümü…

Gerçekten de insanın

en zayıf anında içeriye sızan bir virüstür aşk.

Kime? Niye? Neden?

Sorularının yok olduğu bir an.

Direnci düşmüş bedene gelen bir hastalık gibi.

Mantığın yok olduğu,

yüreğinin sesini dinlediğin bir ân…

Kendine uydurduğun bir sürü mazeret.

Gerçeklerden kaçış, düşlerde yaşam...

Her zaman düşlerimizdeki gibi bir yaşam bekleriz.

Her şeyin bizim isteklerimiz doğrultusunda geliştiği,

olmadığı zaman hayal kırıklıkları yaşadığımız...

Zararsız bir dünyada umutlarımızla yol aldığımız,

bir insana yüklediğimiz bir sürü olgu ve nitelik...

İşimize geldiği gibi görme eylemi...

Gözümüzde büyüttüğümüz ve

istediğimiz kimliğe soktuğumuz hayalimiz…

İşte ikilem burada başlar:

Düşlerimiz ve Gerçeklerimiz…

Yüzleşemediğimiz ve yüzleşmekten korktuğumuz,

sonrasını göze almakta zorlandığımız güçlüktür gerçekler.

İki hâli vardır benliğin ve kişiliğin:

Ya hayallerini seçip o dünyada yaşarsın,

ya da hayallerini yıkıp gerçeğe uyanırsın.

Bedeninize ve ruhunuza hangisi uygunsa,

seçiminiz o yönde gerçekleşir.


Bazen hayal gördüğümüz şeyler gerçeklerimizdir.

Bazen gerçeklerimizi hayal görmek isteriz.

“Düşler ve Gerçekler” işte ayrı ayrı yaşar…

Sevgilerimle,

Belgin Baykal

- Mayıs 16, 2019 Hiç yorum yok:
Bunu E-postayla GönderBlogThis!X'te paylaşFacebook'ta PaylaşPinterest'te Paylaş
Labels: aşk ve gerçek, aşkın felsefesi, duygusal yazılar, düşler, hayal ve gerçek, içsel yolculuk, ruh halleri, Sezen Aksu sözleri, yaşamın içinde
Belgin Baykal
Kendimi yazarak ifade ettiğimi anladığımdan beri yazdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Belki satırlarımda kendinizden bir şeyler bulursunuz☺️

23 Nisan 2019 Salı

Kadın mı Zor, Erkek mi?




Hayatta en zor ve en keyifli şey ne deseler,

herhalde “Kadın olmak” derdim.


Bir kadının gücü, yüreği, sevdası, analığı, evlatlığı,

arkadaşlığı, desteği, fedakârlığı, ileri görüşü, sağduyusu,

sabrı ve her zorluğa karşı ayakta durabilmesi

kadına has bir durum gibi geliyor.


Tabii ki istisnaların olduğunu da unutmamak gerekir.

Ama biz çoğunluktan ve genel durumdan bahsediyoruz.


Hayatta en zor ve en keyifli şey ne deseler,

herhalde “Kadın olmak” derdim.


Bir kadının gücü, yüreği, sevdası, analığı, evlatlığı,

arkadaşlığı, desteği, fedakârlığı, ileri görüşü, sağduyusu,

sabrı ve her zorluğa karşı ayakta durabilmesi

kadına has bir durum gibi geliyor.


Tabii ki istisnaların olduğunu da unutmamak gerekir.

Ama biz çoğunluktan ve genel durumdan bahsediyoruz.


Erkekler kadını çok sever gibi gözükse de,

kadın en çok nefret ettiklerinin arasındadır.

Trafikte sevmez, iş hayatında sevmez,

çok aradığında sevmez, aramadığında sevmez,

kıskanmadığında sevmez, kıskandığında sevmez…

Fikri olmadığında sevmez, fikir verdiğinde sevmez,

yemek yapmadığında sevmez, oyunda yenilince sevmez,

başkasıyla konuşurken hiç sevmez.


Genelde kadınlar için,

“Hiçbir şeyle mutlu olmuyor.” deseler de,

kadınları da kolay kolay aratmazlar.


Bir kadından beklenti çok büyüktür.

Kadınların mükemmel erkek arayışı gibi,

onlar da mükemmel kadın ararlar.


Basit gibi görünseler de

kendi dünyalarında onlar da karışıktır.

Anlaşılmak isterler

ama anlamak konusunda çok yetenekli değillerdir.


Erkek olmak, duyguları saklayarak yaşamayı öğrenmektir.

Güçlü olmak zorundaymış gibi davranıp

çoğu zaman yalnız kalmaktır.

“Bir şey yok” diyen cümlesine

koca bir dağ sığdırmaktır.

Sevmeyi bildiği hâlde,

göstermeyi öğrenememiş olmaktır bazen.


İki tarafın da birbirinden çok farkı yoktur aslında.


Tüm bu zorlukları düşününce

yine de kadın olmak… başka bir şey.


Hem kırılgan hem güçlü,

hem çocuk hem anaç,

hem suskun hem anlatan…

Bazen yalnızlığında saklanan,

bazen kalabalıkta sesi duyulmayan…


Kadın olmak,

görünenden çok daha fazlası olmaktır.


Sevildiğinde hayatı yeşerten,

değersizleştirildiğinde kendini bile unutan bir hâl...


Bir kadının gerçek değerini bilenin

hayatı kolay olur.

Ama onu anlamayanın,

tüm ömrü eksik geçer.


Sevgiyle kalın,

Belgin Baykal

- Nisan 23, 2019 Hiç yorum yok:
Bunu E-postayla GönderBlogThis!X'te paylaşFacebook'ta PaylaşPinterest'te Paylaş
Belgin Baykal
Kendimi yazarak ifade ettiğimi anladığımdan beri yazdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Belki satırlarımda kendinizden bir şeyler bulursunuz☺️
Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa
Kaydol: Yorumlar (Atom)

Ezik Demeyin Kimseye

Toplumun sessiz kahramanlarıdır onlar. Kendini öne atmayan, ama her şeyin farkında olan insanlar. Onlara ezik derler, çünkü bağırmazlar. Çün...

  • Paspas Altındaki Anahtar Olma!
    Geçen gün gözüme bu cümle çarptı ve üzerinde yazı yazacak kadar düşündüm. "Anahtar gibi sadece kaybolduğunda aranan...
  • Kartallar Yüksek Uçar!
    Kartal, kuş türleri içinde en uzun yaşayanlardandır. Bazıları 70 yıl kadar yaşar. Ama bu uzun ömür için, 40 yaşına gel...
  • Erkekler Aldatmalı mı? Gerçekten!
    Aile terapisti Dr. Susan Mandel, “Erkeklerin aldatmakla ilgili sorunları şu: Erkekler kadınlar gibi ilişkilerde yapıcı ve iletiş...

Bu Blogda Ara

Sayfalar

  • www.kitapyurdu.com/kitap/dekolte-ruhlar-/552670.html
  • https://www.instagram.com/belginbaykall
  • kitapyurdu
Fotoğrafım
Belgin Baykal
Kendimi yazarak ifade ettiğimi anladığımdan beri yazdım ve sizlerle paylaşmak istedim. Belki satırlarımda kendinizden bir şeyler bulursunuz☺️
Profilimin tamamını görüntüle

ARŞİV

  • ►  2025 (9)
    • Ekim (1)
    • Eylül (1)
    • Temmuz (6)
    • Haziran (1)
  • ►  2024 (1)
    • Ocak (1)
  • ►  2023 (4)
    • Kasım (1)
    • Ekim (1)
    • Eylül (1)
    • Temmuz (1)
  • ►  2022 (11)
    • Aralık (1)
    • Ekim (1)
    • Temmuz (4)
    • Haziran (3)
    • Mart (1)
    • Ocak (1)
  • ►  2021 (14)
    • Aralık (1)
    • Kasım (3)
    • Ekim (1)
    • Ağustos (1)
    • Temmuz (3)
    • Haziran (1)
    • Mayıs (1)
    • Nisan (1)
    • Şubat (1)
    • Ocak (1)
  • ►  2020 (6)
    • Kasım (1)
    • Ağustos (2)
    • Haziran (1)
    • Mart (1)
    • Şubat (1)
  • ▼  2019 (16)
    • Aralık (2)
    • Kasım (3)
    • Ağustos (2)
    • Temmuz (2)
    • Mayıs (1)
    • Nisan (4)
    • Ocak (2)
  • ►  2018 (1)
    • Aralık (1)
  • ►  2016 (6)
    • Ağustos (1)
    • Mayıs (1)
    • Nisan (1)
    • Şubat (2)
    • Ocak (1)
  • ►  2015 (6)
    • Eylül (6)
  • ►  2013 (17)
    • Temmuz (17)
  • ►  2012 (57)
    • Ağustos (1)
    • Haziran (1)
    • Mayıs (54)
    • Nisan (1)

Kötüye Kullanım Bildir

Wikipedia

Arama sonuçları

Asla Vazgeçme!

Asla Vazgeçme!

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Translate

Blog Arşivi

  • ►  2025 (9)
    • ►  Ekim (1)
    • ►  Eylül (1)
    • ►  Temmuz (6)
    • ►  Haziran (1)
  • ►  2024 (1)
    • ►  Ocak (1)
  • ►  2023 (4)
    • ►  Kasım (1)
    • ►  Ekim (1)
    • ►  Eylül (1)
    • ►  Temmuz (1)
  • ►  2022 (11)
    • ►  Aralık (1)
    • ►  Ekim (1)
    • ►  Temmuz (4)
    • ►  Haziran (3)
    • ►  Mart (1)
    • ►  Ocak (1)
  • ►  2021 (14)
    • ►  Aralık (1)
    • ►  Kasım (3)
    • ►  Ekim (1)
    • ►  Ağustos (1)
    • ►  Temmuz (3)
    • ►  Haziran (1)
    • ►  Mayıs (1)
    • ►  Nisan (1)
    • ►  Şubat (1)
    • ►  Ocak (1)
  • ►  2020 (6)
    • ►  Kasım (1)
    • ►  Ağustos (2)
    • ►  Haziran (1)
    • ►  Mart (1)
    • ►  Şubat (1)
  • ▼  2019 (16)
    • ▼  Aralık (2)
      • Eşiniz İyiyse!
      • Anlaşamıyoruz Demeyin!
    • ►  Kasım (3)
      • “Hadi Bugün Yine İçelim”
      • İnsan Sevdiğini Öldürür mü?
      • İlişkiler Her Zaman İstediğimiz Gibi Gitmeyebilir
    • ►  Ağustos (2)
      • Uzakları Seviyorum Artık
      • Fasülyeden Hayatlar
    • ►  Temmuz (2)
      • Farklı Kardeş Olmak!
      • Sen Çok Özelsin
    • ►  Mayıs (1)
      • Düşler ve Gerçekler!
    • ►  Nisan (4)
      • Kadın mı Zor, Erkek mi?
    • ►  Ocak (2)
  • ►  2018 (1)
    • ►  Aralık (1)
  • ►  2016 (6)
    • ►  Ağustos (1)
    • ►  Mayıs (1)
    • ►  Nisan (1)
    • ►  Şubat (2)
    • ►  Ocak (1)
  • ►  2015 (6)
    • ►  Eylül (6)
  • ►  2013 (17)
    • ►  Temmuz (17)
  • ►  2012 (57)
    • ►  Ağustos (1)
    • ►  Haziran (1)
    • ►  Mayıs (54)
    • ►  Nisan (1)

https://www.kitapyurdu.com/kitap/e-kadar-hayatlar/628607.html&filter_name=belgin+baykal

  • Kitapyurdu

Okuyucular

Bu Blogda Ara

Translate

Tema resimleri luoman tarafından tasarlanmıştır. Blogger tarafından desteklenmektedir.